30 Eylül 2009 Çarşamba

Eurosport'ta Güzel...


Bir hafta önce kısa bir inceleme yaptığımda, 20 Yaş Altı Dünya Kupası'ndan bu kadar zevk alacağımı tahmin etmemiştim. Mısır'da bomboş tribünlerin sahaya 20 metre uzaklıkta olması atmosferi bozsa da, sahadaki mücadele hoşuma gidiyor. 20 yaşındaki genç oyuncular, kendilerini göstermek ve ülkelerini en iyi şekilde temsil etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Rakipten korkmadan, kendileri gibi oynuyorlar. Bu da farklı bir tat meydana getiriyor.

Tabii bu turnuvayı bu kadar sevmemin bir diğer nedeni de: Eurosport Türkiye spikerleri... Gerçekten turnuvaya ve Eurosport'tan izlediğim her maça ayrı bir renk katıyorlar. TRT'nin standart anlatımlı spikerlerinin aksine, maç sırasında söyledikleri şeyler daha güzel. Maçı anlatırken oynayan takımlardan, ülkelerindeki futboldan, turnuvaya nasıl geldiklerinden bahsediyorlar. Anlatımları ve maç sırasında kullandıkları ses tonu, stadda bir arkadaşınızla maç hakkında konuşuyormuş hissi veriyor, yayına farklı bir güzellik katıyor...

Bu farklı tarzları nedeniyle kendilerini tebrik ediyorum. Ve hep aynı kalmalarını diliyorum.

29 Eylül 2009 Salı

İstikrar Güzel Şey(!)


20 Yaş Altı Dünya Kupası'nda A ve B Gruplarında 2. maçlar da tamamlandı. B Grubu'nda ilk maçta İspanya'ya 8-0 yenilen Tahiti, aynı başarısını Venezuela karşısında da gösterdi. Son 2 dakikasına 5-0 geride girdikleri maçı 8-0 kaybederek, bu skoru ne kadar çok sevdiklerini kanıtlamış oldular!

İddaa severlere duyurulur: Perşembe günü oynanacak olan Tahiti-Nijerya maçını, banko kuponunuza eklemeyi unutmayın!

28 Eylül 2009 Pazartesi

Ve Alonso Ferrari'de (mi?)


Alonso'nun McLaren'dan ayrılmasının ardından sürekli gündeme gelen iddialar, ilk kez gerçekleşmeye bu kadar yaklaştı. Üstelik artık taraflar da yalanlamıyor. Son gelen haberler, 2010'da başlayacak anlaşmanın, bu hafta sonu Japonya GP'sinde açıklanacağı yönünde.

Zaten bir süredir farklı Ferrari yetkilileri, gelecek sezonun pilot dizilimine henüz karar vermediklerini; ancak Macaristan GP'sinde geçirdiği kazanın ardından sezonu kapatan Felipe Massa'nın gelecek sezon takımda mutlaka kalacağını söylüyor. Son söylentiler de Fernando Alonso'nun Ferrari kokpitine geçeceği, Kimi Raikkonen'in ise eski takımı McLaren'a döneceği şeklinde. Ben dahil birçok kişi de bu iddianın gerçekleşeceğini düşünüyor.

Anlaşmanın şimdiden iki tarafa da hayırlı olmasını diliyor, yazıdaki fotoğrafın fotomontaj olduğunu belirtmek istiyorum. :)

25 Eylül 2009 Cuma

Rüştü Reçber'e Sorun


UEFA'nın resmi sitesi uefa.com, Soru-Cevap serisine milli kalecimiz Rüştü Reçber ile devam ediyor. uefa.com'un haberini bu linkten okuyabilir, Rüştü'ye sormak istediğiniz İngilizce soruları da question@uefa.ch mail adresinden gönderebilirsiniz.

Euro 2012 TRT'de!

2006 Dünya Kupası ve Euro 2008'in yayın hakkını ATV'ye kaptıran TRT, Avrupa Yayın Birliği'ne (EBU) üye olması sayesinde 2010 ve 2014 Dünya Kupaları'nın ardından Euro 2012'nin de yayın hakkını otomatik olarak almış oldu.

Aslında bu olay hiç de üzüldüğümüz bir şey değil. TRT'nin iyi spikerlerinin olması, futbol yayınlarına zaman ayırması, iyi bir arşivinin olması, durumun güzel yanlarından sadece birkaç tanesi...

Kendilerine bu 3 turnuvanın yayınında şimdiden başarılar diliyoruz.

24 Eylül 2009 Perşembe

Sahne Gençlerin...


20 Yaş Altı (nam-ı diğer U-20) Dünya Kupası, bugün Mısır'da başlıyor. Toplam 24 ülkenin 6 grupta mücadele edeceği turnuvanın ilk maçında bu akşam, ev sahibi Mısır ile Karayip ülkesi Trinidad&Tobago karşılaşacak.

Dünya futbolundaki önemli oyuncuların, genellikle ilk önemli uluslararası deneyimlerini yaşadığı bu turnuvada, önceki yıllarda ismine aşina olduğumuz daha çok futbolcu olurdu. Ancak bu kupanın kadrolarına baktığımda; ismi tanıdık gelen tek oyuncu: İspanya kalecisi Sergio Asenjo. İspanya'da adından "Yeni Casillas" olarak bahsettiren Asenjo dışında, Almanya kadrosundaki Türk asıllı 2 oyuncu gözüme çarptı. Kayserispor'dan Semih Aydilek ve Bursaspor'dan Cihan Kaptan, turnuvada Almanya forması giyecekler. Kupada mücadele edecek olan tüm takımların kadrolarına bu linkten bakabilirsiniz.

3 hafta sürecek olan turnuva, EuroSport ve TRT 3'ten canlı olarak yayınlanacak. "Ben spikersiz izlemek istiyorum" diyenler de FIFA.com TV'den izleyebilirler.

Ve Sonunda...


Blogger'daki sorun çözüme kavuştu. Artık bloglara yeniden rahat rahat girebiliyoruz.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Çölün Ortasında Fanzone...

Resim biraz eski, 2004'e ait. 2010 Dünya Kupası'nın ev sahibi açıklanıyor. Mısır da adaylardan... Bu tarihi olayın binlerce kişi tarafından bir arada izlenebilmesi için bir alan kurmuşlar. Dev ekranlar ve büyük bir platform var. Ama bu alanı öyle bir yere kurmuşlar ki; insan görünce ne diyeceğini bilemiyor...

22 Eylül 2009 Salı

Özbekler'den Forma Açılımı(!)


Sağdaki forma bir yerlerden tanıdık geliyor, değil mi?(!) Formanın üstünde sarı ve beyaz yan yana. Hemde çubuklu olarak! Hatta formanın markası da Adidas. Modeli bile Fenerbahçe'nin 2 yıl önce kullandığının aynısı! Üstüne üstlük renklerin formaya dağılışı dahi aynı şekilde!

Ne diyelim, özentilikte son nokta!

21 Eylül 2009 Pazartesi

Stoppage Time


Bloga yazmayalı 5 gün olmuş. Bunun çeşitli sebepleri vardı. Ama en önemlisi, perşembe günü PES 2010'un demo versiyonunun çıkmış olması. Zaten başlığı da bu nedenle, -PES'teki maçların duraklamaları oynanırken ekranda gözüken- "Stoppage Time" olarak seçtim.

Hakkında "Teknolojinin geldiği son nokta!", "Japonlar yapıyor işte!" gibi cümleler kurabileceğimiz oyun, bir futbol simulasyonunun ne kadar güzel olabileceğini gösteriyor. Aradaki PES 2008'i saymazsak, PES serisinin her oyunu, bir öncekinden daha iyi oluyor zaten. PES 2008'i de seri için, Current-Gen'den Next-Gen'e bir geçiş evresi olması nedeniyle mazur görebiliriz.

Oyundan bahsedecek olursak, Konami PES'i tamamen takım oyununa dönüştürmek için çok önemli bir adım atmış. Oyun, PES 2009'a göre daha yavaş olduğu gibi; artık oyuncuların bireysel yetenklerinden çok, takıma yaptıkları katkı ön plana çıkıyor. Mesela topu kendi yarı alanınızdan alıp, bütün takımı çalımlayarak gol atmak, artık imkansıza yakın. Ama rakibin oyun düzenine göre orta sahada veya kanatlarda bulabileceğiniz boşluklarda, buna benzer olayları gerçekleştirebilirsiniz.

Az önce de dediğim gibi; artık takım oyunu çok önemli bir hâl almış durumda. Bununla doğru orantılı olarak, kadro ayarları da geliştirimiş. Oyuncularınızın sahaya nasıl yayılacağı, ataklarda ne yapacakları, rakibe nasıl pres uygulanabileceği, yıldız oyuncularınızın hangi yeteneklerini kullanmasına izin verdiğiniz gibi ayarları yapabiliyorsunuz. Bu da el becerinizin yanında, futbol bilginizi de önemli hâle getiriyor.

Konami, oyunun kanayan yarası olan penaltı sistemini de değiştirmiş. Atariden kalma sabit sistemin yerine, değişken bir sistem gelmiş. Öncelikle eski 3 taraflı sistem kalkmış. Önceden ya sağa, ya sola, ya da ortaya atabiliyordunuz. Artık topun hangi yöne ne kadar gideceği, sizin o yön tuşuna ne kadar bastığınızla alakalı. Ayrıca artık topun yerden mi, havadan mı gideceğini ayarlamak için alt ya da üst tuşu yerine; şut tuşunu kullanacaksınız. Bu tuşa basma süreniz, penaltıda topun gideceği yüksekliği belirliyor. Bu sistemin diğer bir yeniliği ise: Kaleciler. Artık kaleciler, penaltı atılmadan önce kale çizgisinde hareket edebiliyor. Ayrıca penaltı atışında olduğu gibi kalecilikte de hangi yöne nereden atlayacağınızı, yön tuşuna ve şut tuşuna basma süreniz belirleyecek.

Bu penaltı sisteminin tek kötü yanı ise: Güç barının olmaması. Yani penaltıları iyi kullanmak için tecrübeye ihtiyacınız var. Ama bu durumun da ufak bir avantajı var. O da, 2 kişilik oynarken; nasıl bir penaltı atacağınızı rakibinizin görmemesi. (Joystick üstünde belli ederseniz, o başka. :))

PES 2010'da kalecilere genel bir düzenleme yapılmış. Artık eskisi kadar saçmalamıyorlar. Ama bazen hata yaptıklarını söyleyebiliriz. Eh, o kadarı gerçekte de oluyor. :)

Grafikler ve ses efektleri ise tam anlamıyla muhteşem! Özellikle taraftarların, maçtaki her olaya anında tepki vermesi çok güzel. Ev sahibi takım üst üste paslar yaparsa, bir top kaparsa, önemli bir pozisyonu kaçırırsa, ev sahibinin kalecisi iyi bir kurtarış yaparsa; alkışlıyorlar. Benzer olayları rakip takım yaparsa; ıslıklıyorlar.

Son olarak şunları söyleyelim. Oyunda Şampiyonlar Ligi'nin yanında Avrupa Ligi de lisanslı olarak bulunacak. Ve bu kupalara katılan tüm takımlar oyunda olacak. Ülkemizden de Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Sivasspor ve milli takımımız lisanslı olarak; Trabzonspor ise lisanssız olarak oyunda yer alacak. 23 Ekim'de satışa çıkacak olan oyunun demo versiyonunu, bu linkten indirebilirsiniz.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Euro 2012 Eleme Formatı Belirlendi


Polonya ve Ukrayna'nın ortaklaşa düzenleyeceği 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın eleme formatı belirlendi. Kura çekiminin 7 Şubat 2010'da Varşova'da (Polonya) yapılacağı ve UEFA'ya bağlı 51 milli takımın katılacağı elemelerin formatını maddeleyecek olursak;
  • 6'şar takımlı 6 ve 5'er takımlı 3 olmak üzere toplam 9 grup bulunacak.
  • Grupları lider tamamlayacak olan 9 takım ile en yüksek puan ve averaja sahip 1 grup 2.'si, finallere doğrudan katılacak.
  • Diğer 8 grup 2.'si ise, aralarında play-off oynayacak.
  • Gruplar arasında takım sayısı eşitsizliği olduğu için, en iyi 2.'yi belirlerken; 6 takımlı grupların 2.'lerinin, gruplarını 6. sırada tamamlayan takımlardan aldıkları puanlar silinecek.

Kura çekiminde torbaları belirlemek için ise;
  • 2010 Dünya Kupası Elemeleri'ndeki son maçların ardından oluşan UEFA Milli Takımlar Sıralaması göz önünde bulundurulacak.
  • İspanya, son şampiyon olduğu için 1. torbada yer alacak.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Maşallah!


Resmi internetten bin bir güçlükle bulduğum için biraz kalitesiz, ama meselenin anlaşılmasına yetiyor. Sadede gelelim, olay şu: Bursa Atatürk Stadı'nın kale arkası reklam panoları!

Dünkü maçın özetini defalarca izledikten sonra farkedebildim. Bursaspor, kale arkasına ardı ardına o kadar çok reklam panosu koymuş ki; sanırsın stadda tabela üretimi yapıyorlar! Evet, tamı tamına 5 sıra reklam panosu var! Üstelik bir o kadar da diğer kalenin arkasında var. Bursaspor yönetimini kutlamak lazım. Bu krizde bir stada bu kadar çok reklam almak, kolay olmasa gerek.

Not: Resimde kırmızı dairenin içindeki sarı çizgiler, her bir sıranın en üstünü belirtiyor. Resmin üstüne tıklayarak büyük boyuttaki hâlini görebilirsiniz.

11 Eylül 2009 Cuma

UEFA Avrupa Ligi CNN Türk'te


Yaklaşık bir ay önce yadığım bu yazıda, UEFA ile yapılan anlaşmalar gereği Avrupa Ligi'nin açık kanaldan yayınlanmak zorunda olduğunu söylemiştim. Grupların başlamasına bir haftadan az bir süre kala, Mehmet Ali Birand'dan bu konuyla ilgili bir açıklama geldi. Birand, UEFA Avrupa Ligi'nde temsilcilerimizin oynayacağı maçların CNN Türk'ten yayınlayacağını duyurdu. Fakat öğrendiğim kadarıyla; yayınlar, uyduda ve Digitürk'te şifrelenecekmiş. Maçları karasal yayında, Kablo TV'de, Teledünya'da ve tabi ki D-Smart'ta şifresiz olarak izleyebileceğiz.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Elemelerde Günün Kader Maçları

2010 Dünya Kupası Elemeleri'nde bugün birbirinden önemli karşılaşmalar oynanacak. Ben de bu maçlardan kısaca bahsedeceğim.

UEFA ELEMELERİ
1. Grup
Ronaldo ve arkadaşları, son şanslarını kullanıyor. Grupta 10 puanla 4. sırada bulunan Portekiz, 13 puanlı 2. Macaristan'ı deplasmanda devirememesi halinde; tüm ümitlerini kaybedecek. Futbol tarihinin en pahalı transferinin Dünya Kupası macerası için büyük önem taşıyan karşılaşma, TSİ 21.45'te başlayacak.

2. Grup
13 puanlı 3. Letonya, 16 puanlı lider İsviçre'yi ağırlıyor. Ev sahip takım maçı kazanırsa, grup iyice karışacak. Zorlu karşılaşma, TSİ 21.30'da.

3. Grup
Avrupa Elemeleri'nin en karışık grubu. Tam 5 takımın halâ Dünya Kupası umudu bulunuyor. Grupta bu gece de çok önemli 2 maç var. 14 puanlı 2. Kuzey İrlanda, 16 puanlı lider Slovakya'yı konuk edecek. 11 puanlı 3. Polonya ise, aynı puandaki 4. Slovenya ile deplasmanda karşılaşacak. İki maçın da başlama saati, TSİ 21.45.

6. Grup
Bir rövanş. Hatta bir intikam maçı. Oynadığı 7 maçı da kazanarak ilk sıraya yerleşen İngiltere, son zamanlarda neredeyse ezeli rakibi olmuş olan Hırvatistan'ı ağırlıyor. İngilizler, kazanmaları halinde G.Afrika biletini ceplerine koyacaklar. Ama bu maçın farklı bir anlamı var. İki yıl önce Euro 2008 Elemeleri'nde iki takım, grubun son maçında karşı karşıya gelmişti. Hırvatistan o maça, grup liderliğini garantilemiş bir şekilde çıktı. İngiltere'nin ise gruptan çıkması için sadece bir beraberliğe ihtiyacı vardı. Ancak Hırvatlar, Wembley'de aldıkları galibiyetle İngilizler'i turnuvanın dışında bıraktı. Şimdi de benzer bir durum var, ancak roller değişti. Bu grupta İngiltere'nin liderliği hemen hemen garanti. Fakat Hırvatlar bu maçı kaybederse, 2.'lik için büyük avantaj, Ukrayna'nın eline geçmiş olacak. Yani iki yıl önce yaşananların tam tersi olmuş olacak. Farklı anlamlar taşıyan bu önemli maç, TSİ 22.00'de başlayacak ve NTV Spor'dan canlı olarak yayınlanacak.

7. Grup
Karışık gruplardan biri olan 7. Grup'ta da 2 önemli maç var. 18 puanlı lider Sırbistan, 14 puanlı 2. Fransa'yı ağırlayacak. 8 puanı bulunan 5. Romanya da 10 puanlı 3. Avusturya'yı konuk edecek. Romanya-Avusturya maçı TSİ 21.45'te, Sırbistan-Fransa maçı ise TSİ 22.00'de.

9. Grup
Avrupa'nın ilk biten grubu olacak bu grupta, son maç günündeyiz. 7 puanlı 3. Norveç, aynı puanda olan ancak gruptan çıkma ihtimali bulunmayan Makedonya'yı ağırlıyor. 10 puanlı 2. İskoçya da, grup liderliğini 3 ay önce garantileyen Hollanda ile karşılaşacak. Norveçliler Makedonya'yı yenip, Hollanda'nın galibiyet haberini bekleyecekler. Aksi takdirde, grubun sıralaması değişmeyecek. Bu iki önemli karşılaşma da TSİ 21.30'da.

CONMEBOL ELEMELERİ
Güney Amerika'da, cumartesi günü ezeli rakibi Brezilya'ya kendi sahasında yenilerek işini zora sokmuş olan Arjantin, zorlu Paraguay deplasmanına çıkıyor. Arjantin'in, bu maçta alacağı olası bir kötü sonucun ardından, hemen 2 puan gerisindeki Kolombiya ve Ekvador'a geçilme ihtimali bulunuyor. Bu nedenle işi çok sıkı tutmak zorundalar. Zorlu maç, TSİ çarşambayı perşembeye bağlayan gece 02.00'de başlayıp, NTV Spor'dan canlı olarak yayınlanacak.

CONCACAF ELEMELERİ
Kuzey, Orta Amerika ve Karayip ülkelerinin katıldığı CONCACAF Elemeleri'nin final grubunda önemli maçlar oynanacak. 12 puanlı 3. Meksika, 1 puan üstündeki lider Honduras'ı ağırlarken; 13 puanlı 2. ABD, 5 puanla son sırada bulunan Trinidad&Tobago'ya konuk olacak. Grubun 5 puanlı diğer takımı El Salvador ise, 12 puanlı 4. Kosta Rika ile karşı karşıya geliyor. Tüm maçlar, Türkiye'ye göre sabaha karşı oynanacak.

CAF ELEMELERİ
A Grubu
Kötü bir başlangıç yapmasına rağmen, toparlanarak lider Gabon'u deplasmanda deviren Kamerun, bugün aynı takımla kendi sahasında karşılaşıyor. Afrika Aslanı maçı kazanması halinde, grupta liderliğe yükselecek. Önemli karşılaşma, TSİ 17.30'da başlayacak.

AFC ELEMELERİ
Asya'nın play-off turunda, ilk maçta kendi sahasında Suudi Arabistan'la 0-0 berabere kalan Bahreyn, bugün rakibiyle deplasmanda karşılaşacak. TSİ 22.15'te başlayacak karşılaşmanın sonunda tur atlayacak olan takım, Okyanusya Elemeleri'ni ilk sırada bitirmiş olan Yeni Zelanda ile 10-14 Ekim'de yeni bir play-off turu oynayacak..

Not: Bosna Hersek'le oynayacağımız maç, yazdığım tüm karşılaşmalar kadar önemli. Ancak herkes bu maçta neyin ne olduğunu bildiği için, tekrarlama yapmak istemedim.

8 Eylül 2009 Salı

Tarihi Nasıl Kaçırdık? : Adana Demir - Livorno

Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı. Adana Demirspor, Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa, Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim. Canlı yayın yapmamış olsalar bile, ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette, ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim: İlk paragrafın sonunda "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu olayın 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı, aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada, ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken, yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor? Herhangi bir girişimde bulunmayıp, kendisini vekil seçen ili böyle mükâfatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık, bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var, fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

NOT: Bu yazı ile ilgili eleştirilerinizi ve itirazlarını violafranchi@gmail.com veya tanjuern@hotmail.com adresine iletmenizi rica ediyoruz. Destek olan ve şu an bu yazıyı okuduğunuz tüm blog sahiplerini, destek olmalarına rağmen olası bir tatsız duruma karşı korumak için sorumluluğu fikrin oluşmasını sağlayan bu iki arkadaşımız üstleniyor.

NOT 2: Yazı konusunda Blog İdman Yurdu ve Futbloglar gibi blogları toplayan oluşumların herhangi bir desteği yoktur. Tamamen kişisel olarak haberleşilerek böyle bir tepki düşünülmüştür.

NOT 3: Yazı içerisinde de defalarca belirtildiği gibi; amaç asla siyasi değildir. Herkesin tek tepkisi, bu tarihi ve eğlenceli maçı canlı canlı tüm detaylarıyla izleyememiş olmaktır.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Fenerbahçe'den Zirveye...


Bu yazımda, Fenerbahçe'de parlayıp, kendini ispatlayan bir futbolcudan bahsetmeyeceğim. Aksine, kariyerinin en kötü dönemini Fenerbahçe'de geçirip, daha sonra kendini göstermiş bir oyuncuyu anlatacağım.

Robert Enke. 32 yaşındaki Alman kaleci. 2003-2004 sezonunda, 1 yıl yedek beklediği Barcelona'dan, Rüştü karşılığında kiralık olarak Fenerbahçe'ye geldi. İlk maçı, ligin ilk haftasında Kadıköy'de oynanan İstanbulspor maçıydı. Zaten ne olduysa, o maçta oldu. Fenerbahçe, İstanbulspor'a kendi sahasında 3-0 yenilince; apar topar takımdan gönderildi. Bu olayla birlikte, Fenerbahçe'de en kısa süre oynayan futbolcu oldu. O sezonun ilk yarısını boş geçiren Enke, 2004 yılının başında, İspanya 2. Ligi ekibi Tenerife'ye kiralandı. Yarım sezonunu orada geçirdikten sonra, bonservisi ile birlikte, halen formasını giydiği Hannover'e transfer oldu.

Hannover'de inişli çıkışlı bir performans gösterse de, Euro 2008 Elemeleri boyunca Almanya Milli Takımı'nın 3. kalecisi oldu. Finallerde ise 2. kaleciliğe yükseldi. Euro 2008'in ardından Jens Lehmann'ın milli takımı bırakması, Enke'nin Almanya Milli Takımı'nda 1. kaleci olmasını sağladı. Sakatlığı nedeniyle bir süre uzak kaldığı milli takımda yerine oynayan, Rene Adler, Tim Wiese, Manuel Neuer gibi kalecilerle forma savaşına giren Enke, FIFA.com'a verdiği röportajında; Güney Afrika'da takımın 1. kalecisi olmak istediğini belirtti.

Kupada Olası Yıldız Şokları


Dört yılda bir düzenlenen ve dünyanın en büyük futbol turnuvası olan Dünya Kupası, her zaman büyük yıldızların şovlarına sahne olmuştur. Yıldız futbolcular, kimi zaman turnuvaya damgalarını vurmuş, kimi zaman da hayal kırıklığı yaratmıştır. Ama bu kez hayal kırıklıkları, çok erken başlayacağa benziyor. Çünkü dünyaca ünlü yıldızların takımları, Dünya Kupası'na katılamama tehlikesiyle karşı karşıya.

Lionel Messi, Carlos Tevez, Sergio Agüero...
Arjantin, kendi sahasında Brezilya'ya 3-1 yenilerek, Dünya Kupası şansını zora soktu. Güney Amerika Grubu'nda 4. sırada bulunan Arjantin'in hemen arkasında, 2 puan gerideki 2 takım var. Arjantin'in en kötü ihtimalle grubu 5. bitirerek, play-off'a kalması gerekiyor. Aksi bir durumda, yukarıda saydığım isimleri Güney Afrika'da göremeyebiliriz. Bu da futbolseverler için çok kötü olur.


Cristiano Ronaldo, Deco
Portekiz'in, Euro 2004'te final, 2006 Dünya Kupası'nda da yarı final oynamasının büyük pay sahiplerindendi bu iki oyuncu. Ancak özellikle Figo'nun milli takımı bırakmasının ardından yaşanılan düşüşü, bu iki yıldız da önleyemedi. Euro 2008'de elemeleri zar zor geçtiler. Finaller'de ise gruplartan çıkışları kolay olsa da, Çeyrek Final'de Almanlar'a kafa tutamadılar. Ve onlar için beklenen son, bu Dünya Kupası'nda yaşanıyor. Grupta Danimarka, Macaristan ve İsveç'in gerisinde 4. sıradalar. Güney Afrika'ya gitme umutları, her geçen gün daha da azalıyor.


Zlatan Ibrahimovic
Yılın en büyük takasının kilit adamı, Dünya Kupası'nda olamama tehlikesini, biraz olsun atlatmışa benziyor. Budapeşte'de 90+4'te attığı gol, 2. Macaristan'la aradaki puan farkını 1'e indirmelerini sağladı. İsveç'in kalan 3 maçından ikisi, Malta ve Arnavutluk'la. Diğeri ise; lider Danimarka deplasmanı. Kalan 3 maçtan 7 puan çıkarırlarsa, gruptan çıkmaları zor olmaz. Çünkü Macaristan'ın kalan 3 maçından 2'si Portekiz'le, 1'i de Danimarka'yla. Onların bu kritik maçlarda büyük kayıplar yaşaması muhtemel. Kısacası Zlatan'ın durumu, diğer yıldızlara göre daha az tehlikede.

Petr Cech
Dünya'nın en büyük kalecilerinden biri olarak gösterilen Petr Cech'in de durumu kritik. Galatasaraylı Milan Baros'un da oynadığı Çek Cumhuriyeti, grupta şu an 5. sırada bulunuyor. Dünya Kupası'na gitmek için kalan tüm maçlarını kazanıp, lider Slovakya'nın kendi sahasında Slovenya'ya yenilmemesini bekleyecekler.

6 Eylül 2009 Pazar

Tarihin Tekerrür Şekli


Tarih:
12/13 Haziran 2002.
Yer: Güney Kore.
Olay: Dünya Kupası Finalleri'nde, gruplardaki son karşılaşmalar oynanıyordu. B Grubu'nda da lider İspanya, ilk iki maçını kazanarak gruptan çıkmayı garantilemişti. Grubun son maçlarında, 4 puanlı 2. Güney Afrika ile 1 puanlı 3. Paraguay, gruptan çıkmak için çekişiyordu. Son maçlar öncesi Paraguay, 3 gol atıp 5 gol yemişti. G.Afrika ise 3 gol atıp 2 gol yemişti. Yani Paraguay'ın gruptan çıkması için, hem Slovenya'yı farklı yenmesi; hem de İspanya'nın G.Afrika'yı yenmesi gerekiyordu. Öyle de oldu. Paraguay Slovenya'yı 3-1 yenerken, İspanya da G.Afrika'yı 3-2 yenmişti. Paraguay ve G.Afrika'nın puanları ve averajları eşit olmasına rağmen Paraguay, daha fazla gol attığı için gruptan çıkan takım olmuştu.

Bu olaydan bir gün sonra, C Grubu'nun son maçları oynanacaktı. Ve grubun durumu, B Grubu'na çok benziyordu. Brezilya, ilk iki maçını kazanarak gruptan çıkmayı garantilemişti. 2. Kosta Rika'nın 4, 3. Türkiye'nin de 1 puanı vardı. Kosta Rika'nın averajı, 3-1 (üç eksi bir)'di. Bizim averajımız ise, 2-3 (iki eksi üç)'tü. Yani gruptan çıkmak için, Çin'e sağlam bir fark atmamız; Brezilya'nın da Kosta Rika'yı yenmesi gerekiyordu. Biz Çin'i 3-0'la geçerken, Brezilya da Kosta Rika'yı 5-2 yenmişti. Yani bir gün önce Paraguay'ın yaşadığının aynısını yaşamıştık.

Şimdi günümüze gelelim...

Tarih: 5 Eylül 2009
Yer: Budapeşte
Olay: 2010 Dünya Kupası Elemeleri'nde 1. Grup'un 2.'si Macaristan, 4 puan gerisindeki 3. İsveç'i ağırlıyordu. İsveç, grup 2.'liği için Macaristan deplasmanından puanla dönmek zorundaydı. Ama bu maçı kazansalar bile, rakiplerinin 1 puan gerisinde kalacaklardı. Yani Macaristan'ın, kalan maçlarının birinde puan kaybetmesini bekleyeceklerdi. Ve İsveç bu maçı 2-1 kazanarak, Macaristan'la arasındaki puan farkını 1'e indirdi. Macaristan'ın, sonraki maçlarında en azından bir beraberlik almasını bekliyorlar.

Ve biz... Grubumuzda 3. sıradayız ve 2.'nin 4 puan gerisindeyiz. 4 gün sonra grup ikincisi Bosna Hersek'le deplasmanda oynayacağız. Rakibimizi yensek dahi, 1 puan geriden geleceğiz. Yani Bosna'nın, kalan maçlarında en azından bir beraberlik almasını bekleyeceğiz.

Ne dersiniz? Tarih bir kez daha bu şekilde tekerrür eder mi?

5 Eylül 2009 Cumartesi

Millilerden Forma Totemi


Daha önce beyaz şortlu kırmızı forma giyen takımlara karşı kullandığımız, kırmızı şortlu beyaz forma kombinasyonu, bu kez bir uğur olarak kullanılıyor. Aslında Ukrayna'nın tamamen mavi forma giydiği maçta bu kombinasyonu kullanmamız, beni bu konuda şüphelendirmişti. "Acaba bu önemli maçlarda böyle bir totem mi yapacak futbolcularımız?" düşüncemin gerçek olduğunu, Estonya maçında öğrenmiş olduk. Zira Estonya'nın forması da mavi ve siyah renklerden oluşuyor. Yani bizim bu kombinasyonu kullanmamıza neden olan bir renkleri yok. Ayrıca grupta kalan maçlarımızı oynayacağımız takımların da formaları, bu formayı giymemize engel olmuyor.

Ne diyelim, hayırlısı olsun. İnşallah bu forma totemi işe yarar da bu kritik dönemeçten büyük bir zaferle ayrılırız.

4 Eylül 2009 Cuma

Elemelerde Haftanın Önemli Maçları


2010 Dünya Kupası Elemeleri'nde, eylül ayı maç dönemindeyiz. Bu süreçte, cumartesiden perşembeye kadar, dünyanın dört bir yanında çok sayıda maç oynanacak . Ben de şimdi, cumartesi ve pazar günü oynanacak önemli karşılaşmaları değerlendireceğim.

UEFA ELEMELERİ
1. Grup
6 takımlı bu grupta, birbirinden önemli iki maç oynanacak. 16 puanlı lider Danimarka, 9 puanlı 3. Portekiz'i ağırlarken; 13 puanlı 2. Macaristan, 9 puanlı 4. İsveç'i ağırlayacak. Eğer ev sahipleri, iki maçı da kazanırsa; elemelerin en büyük sürprizlerinden birine imza atmış olacaklar. Çünkü yılın en büyük transferi olan Ronaldo'nun takımı Portekiz ile yılın en büyük takasının en önemli ucu olan Ibrahimovic'in takımı İsveç, Dünya Kupası'nın dışında kalmış olacak.

Bu iki maç da TSİ 21.00'de başlayacak ve Danimarka-Portekiz karşılaşması, Futbol Smart'tan canlı yayınlanacak.

2. Grup
Grubun 13 puanla ilk iki sırasında bulunan takımlar karşı karşıya geliyor. Averajla 2. sırada olan İsviçre, lider Yunanistan'ı ağırlayacak. İki takım arasında oynanan ilk maç, konuk İsviçre'nin 2-1'lik galibiyetiyle sona ermişti. Bu nedenle, eğer bu maçı kazanırlarsa; rakiplerine karşı 3 puanın yanında ikili averajda da üstünlükleri olacak. Karşılaşma, TSİ 21.30'da başlayacak.

3. Grup
Bu grupta da iki önemli maç var. 15 puanlı lider Slovakya, 8 puanlı 5. Çek Cumhuriyeti'ni ağırlayacak. Son 3 turnuvayı da pas geçmeyen Çek Cumhuriyeti, gruptaki son şansını oynayacak. Eğer bu maçı kazanamazlarsa, G. Afrika'ya gidemeyecekler. Slovakya ise nitekim daha rahat çıkıyor maça. Zaten ilk maçı da deplasmanda 2-1 kazanmışlardı. Fakat bu maçın bizim için farklı bir anlamı daha var. Beşiktaş'ta oynayan Slovak Holosko ile Galatasaray'da oynayan Çek Milan Baros, bu maçta karşı karşıya gelecek. Bu önemli maç, TSİ 21.30'da başlayacak ve TRT 3'ten canlı yayınlanacak.

Grubun diğer önemli maçında ise 10 puanlı 4. Polonya, 13 puanlı 2. Kuzey İrlanda'yı ağırlayacak. Bu karşılaşma da TSİ 21.30'da başlayacak.

9. Grup
Elemelerin en karışık gruplarından biri olan 5 takımlı 9. Grup'ta, Hollanda grup liderliğini haziran ayında garantilemişti. Kalan 4 takım ise grup 2.'liği için çekişiyor. Grupta, 7 puanlı 3. İskoçya, aynı puandaki 2. Makedonya'yı, TSİ 17.00'de ağırlayacak. 4 puanlı 5. İzlanda ise, TSİ 21.45'te, 6 puanlı 4. Norveç'i konuk edecek.

CONMEBOL ELEMELERİ
"Güney Amerika Elemeleri" olarak da adlandırabileceğimiz bu elemelerde 10 takım, tek grupta mücadele ediyor. Grupta günün en önemli maçı ise şüphesiz: Arjantin-Brezilya. 22 puanlı 4. Arjantin, 27 puanlı lider Brezilya'yı ağırlayacak. Grupta zor zamanlar geçiren Arjantin, bu maçı kazanırsa; rahatlamış olacak. TSİ cumartesiyi pazara bağlayan gece 03.30'da başlayacak karşılaşma, NTV'den canlı yayınlanacak.

CONCACAF ELEMELERİ
Kuzey Amerika'daki Final Grubu'nda, 12 puanlı lider Kosta Rika, 9 puanlı 4. Meksika'yı ağırlayacak. Son Dünya Kupaları'nın müdavimleri için büyük önem taşıyan bu maç, TSİ pazar günü sabaha karşı 05.00'te oynanacak.

CAF ELEMELERİ
A Grubu
Grupta büyük sürpriz yaparak ilk iki maçını kazanan ve ilk sıraya yerleşen Gabon, 1 puanla son sırada bulunan Kamerun'u ağırlayacak. Afrika Aslanları, Dünya Kupası şansını sürdürmek için bu maçı kazanmak zorunda. Zorlu karşılaşma, cumartesi TSİ 17.30'da başlayacak.

B Grubu
5 puanla 2. sırada bulunan Nijerya, 7 puanlı lider Tunus'u ağırlayacak. Cumartesi günü oynanacak olan karşılaşma, TSİ 19.00'da.

AFC ELEMELERİ
Asya'da grup aşamaları tamamlandı. Son bölümde gruplarını 3. tamamlayan Bahreyn ve Suudi Arabistan, play-off serisinde karşı karşıya gelecek. İlk maç, cumartesi günü Bahreyn'de. Rövanş ise çarşamba günü oynanacak. Bu seriden tur atlayacak takım, Okyanusya Elemeleri'ni ilk sırada tamamlayan Yeni Zelanda ile bir play-off serisi daha oynayacak.

İki takım arasında cumartesi Bahreyn'de oynanacak olan ilk karşılaşma, TSİ 22.00'de başlayacak ve Eurosport'tan canlı yayınlanacak.

3 Eylül 2009 Perşembe

İstanbul Dışında Milli Takım


2004'te Trabzon'da oynanan Gürcistan maçından bu yana ilk kez İstanbul dışında 'resmi' bir milli maç yapacağız. Türkiye'nin en iyi 3 stadından biri konumunda bulunan Kadir Has Stadı, haziranda Azerbaycan'la oynanan hazırlık maçının yanında bir de resmi maça ev sahipliği yapmış olacak. Ama benim niyetim, Kadir Has Stadı'nın yapısını anlatmak değil.

Söylediğim gibi; 5 yıl sonra ilk kez İstanbul dışında resmi bir milli maç oynanacak. Bu olay, basın ve medyayı farklı bir şekle sokmuş durumda. Spor medyasından birçok kişi, maç için Kayseri'ye gitti. Oradan canlı bağlantılar, röportajlar, programlar, stad içinden canlı yayınlar yapılıyor. Uzun zamandır milli maç öncesinde görmediğimiz şeyler yaşanıyor. Hatta takım bile, bir deplasmana gitmişcesine, şehrin civarındaki tarihi ve güzel yerleri dolaşıyor. Öyle bir ortam oluştu ki; sanki milli takım kendi sahasında sıradan bir maça değil, Avrupa Şampiyonası ya da Dünya Kupası Finalleri'ndeki bir maça çıkacak!

İstanbul dışında milli maç oynamak, son yıllarda unutulmaya yüz tutmuş bir şeydi. Ama medyanın bu işi bu kadar olağan dışı bir hale taşıması, bence pek doğru değil. Zaten 14 Ekim'deki Ermenistan maçı da Bursa'da oynanacak. Bu yüzden artık bu olaya alışmamız lazım. Gerçi o maça -ilk maçta olduğu gibi- spor yazarlarından, yorumcularından çok, siyasilerin ilgi göstermesini bekliyorum. Ama spor medyamızın o maça da böyle bir muamele göstermesi muhtemel. Fakat artık Anadolu'da daha fazla milli maç oynanması ve medyanın da bu işi daha normal görmesi gerekiyor.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Sonunda Bitti!


Bu yaz, son yıllarda olmadığı kadar çok nefret ettim transfer söylentilerinden! Bu sezon başında takım değiştirenlerin çoğunun adı, en az 3 takımla anıldı! Sağolsun -sözde- spor gazetelerimiz de, transfer yalanlarından başka bir şey yazmadılar! 3 ay boyunca bu balonlardan midem bulandı. Ve futbolun, bu 'tek sevmediğim' dönemi, sonunda bitti. Ben ve benim gibiler de huzura erdi...

1 Eylül 2009 Salı

Eylül - Futbol Ayı


Eylül ayı, okulların açıldığı ay olduğu için, bir öğrenci olarak bana yıllardır antipatik gelir. 12 ayın içinde en sevmediğimdir belki de. Ama bir futbolsever olarak, aynı zamanda sempatik gelen bir aydır. Çünkü her ne kadar ligler ağustosta başlasa da, ilk derbiler/önemli maçlar eylülde oynanır. Şampiyonlar Ligi, UEFA Kupası (artık Avrupa Ligi) gibi önemli organizasyonlar eylülde başlar. Ek olarak bir de uluslararası turnuvaların (Dünya Kupası, Avrupa Şampiyonası) elemelerinin de ya başlangıcı ya da kritik son dönemeci bu aydadır. Bu nedenlerden dolayı, bence futbol eylülde başlar.

Bugün yine bir eylül ayına başladık. Takvimimizdeki ilk önemli maçlar, bu hafta sonu ve gelecek çarşamba, Dünya Kupası Elemeleri'nde oynanacak. Milli takımımızın, Dünya Kupası yolculuğundaki kaderini çizecek olan Bosna deplasmanı da bu süreçte... Milli maçları müteakip, sezonun ilk derbisi olan Galatasaray-Beşiktaş maçı oynanacak. İki takımın ligdeki konumlarına bakarsak, farklı anlamlar taşıyan bir maç olacak. Bu maçın ardından da Avrupa Kupaları'ndaki ilk maçlar oynanacak. Herkesin iyi bir başlangıç hedefinde olduğu haftada, Inter-Barça, Lyon-Fiorentina gibi önemli ve güzel maçları da izleyeceğiz.

Kısacası; -yazının başında da dediğim gibi- eylül geldi, futbol başlıyor. Bol futbollu günler...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...