3 Temmuz 2010 Cumartesi

Dişe Diş, Kana Kan..!


Dün gece, sürekli takip ettiğim bir blog olan Lappappa'da, bu yazıyı gördüm. Ve ben de kendime göre bir ekleme yaptım. Sonuçta, tüm intikamlar alınmış oldu. Hayırlı olsun.

Dünden gitmeye devam edelim... Dün (daha doğrusu, bir önceki gün) akşam, NTV Spor'daki Kupazela programında, Bağış Erten'in çok güzel bir sözü vardı: "Hollanda, yıllarca güzel oynayıp kazanamadı; bu defa kötü oynayıp kazanmak istemeleri normal. Ama Brezilya, Dünya Kupası'nı 5 kere kazandı. Daha ne kazanacaksınız? Biraz iyi oynayın."

Bu açıdan baktığımızda da, Hollanda'nın kazanmasının daha hayırlı olduğunu söyleyebiliriz. Gerideki oyuncuları, ilerideki oyuncularından daha formda ve belki de daha kaliteli olan Brezilya, gerçek Brezilya değil. Umarım Dunga ayrılır da, -Ronaldinho'nun da içinde olduğu(!)- yeni oluşumla, kendilerine gelirler.

Bu maçla ilgili son cümlemizi de Rıdvan Dilmen'den yazalım; "Brezilya'nın (kaleci dâhil) geri beşlisini Hollanda'ya koy; al sana, yenilmez armada!"


Günün diğer maçıyla ilgili de birkaç görüşümü yazayım.

Bu turnuvadaki tüm maçlar içinde, en objektif olduğum maç buydu. Çünkü iki takıma karşı da eşit düzeyde sempati duyuyordum. Kazanan için sevineceğim, kaybeden için üzüleceğim, maçtan önce belliydi. Ama maçın bu şekilde sonuçlanacağını tahmin etmiyordum. Böylesi, gerçekten daha acı oldu.

Maç içindeki goller güzeldi. Ama gollerdeki Jabulani etkisi, azımsanamayacak kadar büyüktü. Özellikle Forlan'ın golünde, kaleci Kingson'ı inanılmaz şekilde yanılttı, bizim sabıkalı Jabulani.

120. dakikadaki penaltı pozisyonu ilginçti. Farklı açılardan tekrar tekrar izleyince, Suarez'in, o topa elini-kolunu kullanmadan da müdahale edebileceğini anladım. Ama iş işten geçmişti...

Son dakikada Gana lehine penaltı verilince, Uruguaylıların, başlarından aşağı kaynar su dökülmüş gibi olduklarına eminim. Mâlum, benzer duyguyu, iki yıl önce, Klasnic'in 119. dakikadaki golünde biz de yaşamıştık. Penaltı direkten dönünce de, biz Semih'in golünde neler hissettiysek, Uruguaylılar da aynı şeyleri hissetmişlerdir.

Skor değişmedi ama son dakikadaki penaltı hiç olmasa, Ganalılar penaltılarda kesinlikle daha moralli olurlardı. Uruguaylılar ise; penaltılarda, son dakikadaki penaltıyı yememiş olmanın verdiği moral ve rahatlıkla bulundular. Şahsen, Semih'in Hırvatistan'a attığı golden sonra; "120+'da şu golü attık ya, artık penaltılarda yenilsek bile farketmez. Hırvatların bu şoku yaşaması, bana yetti." dediğimi hatırlıyorum. Eminim Uruguaylılar da benzer şeyler düşünmüşlerdir.

Gelelim, maçın kaderini değiştiren, Asamoah Gyan'a... Eh be Gyan; insanda biraz bilinç olur. Madem ortaya atacaksın, ne diye bütün gücünle vuruyorsun? Sen ne kadar sert ve yukarıdan vurursan vur, kaleci yerinden kıpırdamazsa, o topu mutlaka tutar! İlle de Panenka vuruşu yap demiyorum; topu yavaşça kaldırsan yeterdi. O havayı yapmasan, şimdi yarı finaldeydiniz! Geçmiş olsun...

Son olarak, Uruguay-Gana maçındaki ilginç bir olaydan bahsedeyim. Bildiğiniz gibi, TRT'de her gün bir maçı Ömer Üründül yorumluyor. Uruguay-Gana maçını anlatan Birol Reçber de Ömer Üründül'e o kadar alışmış ki, bir pozisyondan sonra yorumcu Muhsin Ertuğral'a, "Sayın Üründül" diye hitap etmeye kalktı!

1 yorum:

L dedi ki...

amına koyduk. ben de futbol açısından pek iç açıcı durumda olmadığımızın farkındayım ama sen zaten değinmişsin. bu takım, sayısız vörldkap'ta kupayı hak edecek kadar iyi oynadı ki bize kendisini bu kadar bağladı. sikerler. daha da devamı var.

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...