27 Aralık 2009 Pazar

10 Yılın En İyi Türk Milli Takımı



21. yüz yılın ilk 10 yılının sonuna gelmişken, futbol bloglarında "son 10 yılın x'leri" şeklinde yazılar görmeye başladık. Ben de bu akıma uyayım dedim. Ve blogumunun tarafsız olmasına gösterdiğim özen nedeniyle, milli takımla ilgili bir liste yapmaya karar verdim. İşte 'bence' son 10 yılın en iyi milli takımı;


Kaleci: RÜŞTÜ REÇBER
Türk futbolu bir yere geldiyse, bunda en büyük paylardan biri, hiç şüphesiz Rüştü Reçber'dedir. Milli takımımızın kazandığı tüm başarılarda onun payı var. Bahsettiğimiz 10 yıllık süreçteyse; Euro 2000'deki çeyrek finalde, 2002 Dünya Kupası üçüncülüğünde, 2003 Konfederasyonlar Kupası üçüncülüğünde, Euro 2008'deki yarı finalde, kalede hep Rüştü vardı. Onu tartışmaya bile gerek yok.

Savunma: BÜLENT KORKMAZ
Galatasaray'ın emektar kaptanı, kesinlikle savunmanın vaz geçilmezi.

Savunma: ALPAY ÖZALAN
Bülent Korkmaz'ı yazıp da Alpay Özalan'ı yazmamak olmaz. 2002 ve 2003 başarılarındaki katkılarını azımsayamayız.

Sağ Bek: FATİH AKYEL
Bu mevkiye karar verirken çok düşündüm. Çünkü 10 yıllık süreçte, o mevkide istikrar sağlanamadı. Her dönem farklı oyuncular oldu. Ama oynadığı süreçte en iyi performansı sağlayan, Fatih Akyel'di.

Sol Bek: HAKAN BALTA
Hem sol ayaklı oluşu hem de defansif yönü, bu alanda Hakan Balta'yı ön plâna çıkarıyor.

Orta Saha: EMRE BELÖZOĞLU
Performansı tartışılsa da, son 10 yılın her döneminde milli takımda bulundu ve elinden geleni en iyi şekilde yaptı.

Orta Saha: TUGAY KERİMOĞLU
Kariyerinden bahsetmiyorum bile... Son 10 yılın yaklaşık 4 yılında forma giydiği milli takımımızda, orta sahanın toparlayıcısıydı.

Sağ Kanat: HAMİT ALTINTOP
Kalitesi tartışılmaz bir oyuncu. Milli takımımızda da 5 yıldır oynuyor.

Sol Kanat: ARDA TURAN
Fazla bir şey söylemeye gerek yok. 3 yıldır oynamasına rağmen, dünyanın en iyi oyuncularıyla kıyaslanıyor...

Forvet: TUNCAY ŞANLI
Çoğu zaman farklı yerlerde oynatılsa da, son 10 yılda milli takımımızın en çok gol atan oyuncusu.

Forvet: HAKAN ŞÜKÜR
Türk futbol tarihinin tartışmasız en iyi forveti. Ayrıca bu 10 yılın büyük bölümünde de milli takımda oynadı.

Euro 2016 Ev Sahipliği ve Trabzon


Geçtiğimiz çarşamba günü, Euro 2016 ev sahipliği adaylığımız konusunda bir lansman yapıldı. Detaylarını şu yazımda bulabileceğiniz lansmanda, ev sahipliğini kazanmamız hâlinde maçların oynanacağı şehirler de açıklandı. Ve o lansmanın ardından neredeyse bütün Trabzonlular ayağa kalktı! Çünkü aday şehirler arasında Trabzon yok.

Bu durum, Türk ve dünya futbolunun âdeta bir yansıması olan futbol bloglarında da kendine yer buldu. Trabzonlu blog yazarları, bu konuya bloglarında geniş yer ayırdılar; Trabzon'un aday gösterilmemesine büyük tepki gösterdiler. Herkesin görüşüne saygım var ama bu tür konularda yorum yapmadan önce, iyi-kötü bir araştırma yapmak gerek.

Meselenin özünde iki neden var: Trabzon şehrinin küçüklüğü ve diğer aday şehirlere olan uzaklığı. İkinci neden olmasa, yani Trabzon; diğer aday şehirlere yakın olsa, Trabzonspor ve şehrin spor geçmişi sayesinde aday gösterilebilirdi. Bunun örneğini 2006 Dünya Kupası'nda da görmüştük. Kaiserslautern, sırf spor geçmişi sayesinde ev sahipliğini almıştı. Üstelik onların iyi bir takımı da yoktu; sadece Fritz Walter, Michael Schumacher gibi önemli sporcuların memleketi olduğu için seçilmişti.

Fakat UEFA; şehrinizdeki takımdan önce, ulaşım, konaklama gibi şeylere bakıyor. Ev sahibi şehirler arasında ulaşımın kolay olması, UEFA'nın kesinlikle istediği bir şey. Hatta bu yüzden, eğer ev sahipliğini alırsak, aday şehirler arasında özel karayolu düzenlemeleri yapılacak ve demiryolu ulaşımı sağlanacak. Düşünsenize, Avrupa Şampiyonası Türkiye'de yapılıyor ve bir maçını Eskişehir'de oynayan takım, sonraki maçını Trabzon'da oynuyor! Adamlar, turnuvaya katıldıklarına pişman olurlar! Tamam, havayolu da bir ulaşım şekli; ama karayolu ve demiryoluyla ulaşım olmadan, havayolunun bir anlamı kalmaz.

Kısacası; bu konuda yorum yapmadan önce, haritaya da bakmak gerekiyor. Böyle turnuvalarda bir şehrin takımının iyi olması, o şehre ev sahipliğini kazandırmıyor. Üstelik o takımın da ne kadar iyi olduğu tartışmalıyken...

26 Aralık 2009 Cumartesi

Yine Başladı!


Ülkemizdeki ve Avrupa'daki çoğu ligin tatile girmesiyle, transfer söylentileri yeniden başladı. Artık herkesi her yere gönderirler! 10 Ocak'ta Afrika Uluslar Kupası'nın başlaması, gündemi biraz olsun dağıtır; ama değerli basınımız o kupayla ne kadar ilgilenir, bilemiyorum!

23 Aralık 2009 Çarşamba

Euro 2016 Adaylık Lansmanı Yapıldı


Yeni bir umut, yeni bir heyecan: Euro 2016.

Bugün yapılan adaylık lansmanıyla birlikte, ev sahipliğimizle ilgili birçok konuda bilgi verildi. Eğer ev sahipliğini kazanırsak, turnuva; Ankara, Antalya, Bursa, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kayseri ve Konya'da yapılacak. İstanbul'un iki stadı olacak: Atatürk Olimpiyat Stadı (üstü ve yanları kapatılacakmış) ve Türk Telekom Arena (UEFA sponsor ismine izin vermediği için, muhtemelen turnuva sırasında "İstanbul, Avrupa Şampiyonası Stadı" olarak anılacak). Şu an için hazır olan tek stadımız, -herkesin bildiği gibi- Kayseri Kadir Has Stadı. Geçtiğimiz sezon UEFA Kupası Finali'nin oynandığı Şükrü Saraçoğlu Stadı ise; zemininin bozukluğu, bazı koltukların sahanın tümünü görememesi, konumundan dolayı önünde trafiğin çok yoğun olması ve buna bağlı olarak geç boşaltılabilmesi gibi geçerli sebeplerden dolayı ev sahipliği yapamıyor.

Lansmanda adaylık logomuz da tanıtıldı. Ben de hemen logoyu sağ tarafa sabitledim. Dünya Basketbol Şampiyonası'nda öksüz bırakılan Antalyam için hazırlanan duvar kağıdını da masaüstüne koydum ve bu kez bir aksilik yaşanmaması için dua etmeye başladım!

Ayrıca, adaylığımız için bir de internet sitesi açılmış. Adaylığımızla ilgili tüm bilgileri ve gelişmeleri, logomuzun nelerden esinlenerek yapıldığını, o siteden öğrenebilirsiniz. Siteye ulaşmak için, sağ taraftaki logoya tıklamanız yeterli.

20 Aralık 2009 Pazar

Barça'nın Yeni Logosu



Dile kolay, 6'da 6! Barça, 2009 yılında katıldığı bütün kupaları kazandı. Sonuncusu da, dün akşam kazandıkları FIFA Dünya Kulüpler Kupası'ydı. Ama bu kupanın diğerlerinden bir farkı var: Bu şampiyonluk, sadece müzelerine bir kupa değil; formalarına da bir logo kazandırdı. Artık bir yıl boyunca Barcelona formalarında, Nike logosu ile Barcelona logosu arasında, yukarıdaki logo bulunacak. Fakat onun üstünde, 2009 yazacak. Ayrıca Manchester United da, bu logoyu artık formasında bulunduramayacak.

18 Aralık 2009 Cuma

Galatasaray'a Olimpiyat Sürprizi!


Ben demiyorum, uefa.com diyor. Bu linkte diyor. Neden, nasıl, hiç bilmiyorum. Ama UEFA'nın dediğine göre; 23 Şubat'ta oynanacak olan Galatasaray-Atletico Madrid maçı, Atatürk Olimpiyat Stadı'nda yapılacakmış.

Olayın, uefa.com çalışanları tarafından yapılmış bir hata olmasını umuyoruz...

UEFA'dan Maç Tarihlerine Düzeltme...


Ülkemizi Fenerbahçe ve Galatasaray'ın temsil ettiği Avrupa Ligi'nde kura çekimi bugün yapıldı. İki takımımızın da aynı şehirde bulunması ve seri başı olması, muhtemel bir sorunu gündeme getirmişti. Kura çekimine göre, İstanbul'da aynı gece iki Avrupa Ligi maçı yapılacaktı. Üstelik bu sorunu, iki seri başı takımı bulunan Lizbon ve iki seri başı olmayan takımı bulunan Liverpool da yaşamıştı. Ama UEFA, bu durumu göz önünde bulundurarak maç tarihlerinde bir oynama yapmış. Buna göre; Everton-Sporting maçı 16 Şubat'ta TSİ 19.45'te, Benfica-Hertha ve Galatasaray-Atlético maçları ise 23 Şubat'ta TSİ 19.00'da başlayacak.
Bu arada Galatasaray için bir değişiklik daha olacak. O da bir sonraki yazımda...

14 Aralık 2009 Pazartesi

Gül Gibi Logo


İşte Euro 2012'nin logosu. Polonya'yı temsil eden kırmızı-beyaz bir gül, Ukrayna'yı temsil eden sarı-mavi bir gül ve bir futbol topu... Ne güzel ağaçmış öyle...

12 Aralık 2009 Cumartesi

Hayırdır Iker?



Valencia-Real Madrid maçını unutmuştum. Ama Allah'tan, çok fazla zaman geçmeden farkettim. Ve Casillas'ı gördüğüm ilk anda da şok oldum! Neden mi? Yukarıdaki forma, Real Madrid'in 2005-2006 sezonu kaleci forması ve şu an Casillas'ın üstünde o var!

Durumu anlamaya çalışıyorum. Real'in bu sezon iki kaleci forması var: Siyah ve turuncu. Valencia'nın forması beyaz olduğu için Real siyah forma giymek zorunda kaldı. Valencia'nın kalecisi de turuncu giyince, Casillas alternatif bir forma bulmak zorundaydı. Bu tür durumlarda giyilebilecek en uygun forma, genellikle önceki sezon formalarından oluyor. Casillas da böyle bir şey yapmaya çalışmış ama olayı bayağı abartmış! Dört yıl öncesinin formasını giymek çok abartılı bir tercih. Üstelik o formanın giyildiği sezon, Real için kâbus gibiydi. Barça yine ortalığı silip süpürmüştü.

İşin bir başka yönü de, olayın nasıl yapıldığı... Genellikle  formalara maç günü karar veriliyor. Sabah böyle bir sorun çıkınca, gidip 2005-2006 sezonunun formasını bulmak, üstündeki Siemens yazısını sökmek, yerine Bwin yazdırmak ve akşam maça yetiştirmek pek olası gözükmüyor. Ama aklıma başka ihtimal gelmiyor.


"Forma konusuna niye bu kadar takılıyorsun?" diyen olursa da, takılıyorum işte, benim huyum bu!..

9 Aralık 2009 Çarşamba

Sinan, Takımını Avrupa Ligi'ne Götürdü!



Belçika şampiyonu Standard Liege'in kalesini koruyan Sinan Bolat; az önce biten maçta, AZ Alkmaar'a karşı 90+5'te takımının beraberlik golünü atarak, Standard Liege'in Avrupa Ligi biletini almasını sağladı.

Maçı izleyemediğim için nasıl bir gol olduğunu bilmiyorum. Ama bütük ihtimalle, duran toptan doğan bir pozisyonda atmıştır. Ayrıca, Türkiye'nin geleceği en parlak kalecisi olarak gördüğüm Sinan'ı, gol atarken görmek de ilginç oldu. Kendisini gerçekten tebrik ediyorum.

4 Aralık 2009 Cuma

Ve Gruplar Belirlendi...



Bence kuralar fena olmadı. Şöyle kısaca değerlendirecek olursak;

*Son Dünya Kupaları'nın, "ismi en zayıf" açılış maçını izleyeceğiz.
*Fransa; seri başı olsaydı, böyle kura çekemezdi.
*B Grubu'nun, ABD 94'teki D Grubu'ndan tek farkı: Bulgaristan-G.Kore değişikliği.
*C Grubu'nda, İngiltere'nin yanına ABD geldiğinde çok heyecanlanmıştım; ama sonra gelen takımlar çok zayıf.
*D Grubu çok güzel oldu. Almanya rahatlıkla çıkacak gibi gözüküyor. Ama ikincilik mücadelesi çok zorlu olacak
*Hollanda, elemelerden sonra finallerde de çok güzel bir kura çekti. Danimarka ile Kamerun, Hollanda'nın arkasına yerleşmeye çalışacak.
*İtalya yine fazla zorlanmaz. Paraguay ile Slovakya, gruptan çıkmak için birbirleriyle çekişecekler.
*Turnuvanın en güzel grubunda Brezilya ve Fildişi Sahili'ni şanslı görüyorum. Düşüşteki Portekiz'e pek şans vermiyorum.
*Son grupta ise, İspanya ve İsviçre zorlanmaz.

Uzun lafın kısası; bence güzel bir kupa bizi bekliyor. Nasıl geçer ki hazirana kadar zaman?

3 Aralık 2009 Perşembe

Endüstriyel Dünya Kupası

Futbolda endüstriyelleşme, iyice can sıkıcı bir hâl almaya başladı. Futbolda amatör ruhun ağır bastığı son şey olan Dünya Kupası da, hayırlısıyla endüstriyel futboldan nasibini alıyor!

FIFA; bugün Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yapılan toplantısında, Dünya Kupası'nda dağıtılacak ödülleri açıklamış. Toplam 420 Milyon Dolar dağıtılacak olan turnuvada; şampiyon 30, finalist 24, yarı finalistler 20'şer, çeyrek finalistler 18'er, gruptan çıkmakla yetinenler 9'ar, turnuvaya grup aşamasında veda edenler de 8'er Milyon Dolar alacak. Ayrıca tüm takımlara, katılım masrafı için 1'er Milyon Dolar ödenecek.

Bitmedi!.. Turnuvaya oyuncu veren kulüplere de, oyuncularının kupada geçirdiği gün başına 1600 Dolar ödenecek! Her oyuncu için; turnuvanın başlangıcının 15 gün öncesinden, oyuncunun Dünya Kupası görevi bittikten 1 gün sonraya kadar ödeme yapılacakmış.

Tamam, 'ödül verilmesin' demiyorum; ama bu kadar da abartılmamalı.

2 Aralık 2009 Çarşamba

FIFA'nın Usûlü


FIFA, 2010 Dünya Kupası kura çekimi için torbaları (İngilizce'deki kullanımıyla, kavanozları) açıkladı. Tam beklediğim gibi olan torbalar, nedense çoğu kişiyi şaşırttı. 2006'daki tesadüfî final dışında son 10 yıldaki hiçbir büyük turnuvada başarılı olamayan Fransa'nın seri başı olamaması, Henry'nin eline bağlanıyor. Diğer torbalardaki coğrafî dağılım göz ardı edilip, "2. torba kötü, 4. torba daha iyi" değerlendirmeleri yapılıyor.

Konuya açıklık getirmeden önce, torbaları yazalım;

1. Torba (Seri Başları): Güney Afrika (ev sahibi), Almanya, Arjantin, Brezilya, Hollanda, İngiltere, İspanya, İtalya.

2. Torba (Asya, Okyanusya ve Kuzey/Orta Amerika): Avustralya, Japonya, Kuzey Kore, Güney Kore, Yeni Zelanda, ABD, Honduras, Meksika.

3. Torba (Afrika ve Güney Amerika): Cezayir, Fildişi Sahilleri, Gana, Kamerun, Nijerya, Paraguay, Şili, Uruguay.

4. Torba (Avrupa): Danimarka, Fransa, İsviçre, Portekiz, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Yunanistan.

Torbaların yanında da belirttiğim gibi; ilk torba dışındaki torbalar, kıtalara göre belirlenmiş. Amaç; bir takımın, kendi kıtasındaki başka bir takımla aynı grupta olmaması. Turnuvaya 13 takım veren Avrupa'dan da, bir grupta en fazla iki takımın olmasına müsade ediliyor.

Kura çekiminde, ilk torba dışındaki torbaların sırası önem taşımıyor. Yani 1. torbada ev sahibi ile dünyanın en iyi 7 milli takımı bulunurken, 2. torbada da sonraki 8 takım yer almıyor. Bu sıralama tamamen coğrafî.

Fransa'nın durumuna gelirsek, ilk paragrafta da yazdığım gibi; 2006'da şans eseri gelen final dışında son yıllarda hiçbir başarıları yok. Bu kupaya da mucizelerle geldiler. Kredilerini tükettiklerini ve artık seri başı olmamaları gerektiğini düşünüyorum. Nitekim son iki turnuvada da olması gereken oldu.

Son olarak, kura çekiminin cuma günü saat 19.00'da TRT 3'ten yayınlanacağını belirtelim. Ve başta favorilerim İngiltere ve Hollanda olmak üzere, tüm takımlara başarılar dileyelim... Umarız birbirinden güzel gruplar görür ve harika bir turnuva izleriz.

24 Kasım 2009 Salı

İlk Doğru Adım...


Bugün çoğu haber sitesine aynı haber düştü. Doğruluğuna gerçekten inanmak istediğim bir haber...

TFF'nin, milli takım antrenörlüğü için Abdullah Avcı'yla anlaştığı söyleniyor. Abdullah Avcı, milli takımın başına gelecek olan yeni yabancı teknik direktöre yardımcılık yapmak için ikna edilmiş.

Anlaşılan TFF; Derwall-Denizli, Piontek-Terim modellerini yeniden hayata geçirmek istiyor. Bence bunu yapmak için de en doğru adamı seçmişler. Çünkü Abdullah Avcı, ülkenin gelecek vadeden tek teknik direktörü ve milli takım antrenörlüğünü de en iyi yapacak kişi. Bu yüzden TFF'yi tebrik ediyor; Abdullah Avcı'ya başarılar diliyorum.

Ayrıca bu gelişme, milli takımımızın yeni teknik direktörünü de artık daha fazla merak etmeme neden oldu. Eğer teknik direktörlük konusunda da Guus Hiddink'le anlaşılırsa, gerçekten harika olur. Bana göre; böyle bir durumda, milli takımın en az beş yılı kurtulmuş olur. Ve TFF yönetimi de, vizyon sahibi olduğunu kanıtlamış olur.

19 Kasım 2009 Perşembe

Euro 2012'de Torbalar Belli Oldu


7 Şubat 2010'da Varşova'da (Polonya) çekilecek olan Euro 2012 Eleme Kuraları için torbalar belirlendi. Milli takımımızın 2. torbadan gireceği kura çekiminde, diğer takımların torbalara dağılımı şu şekilde olacak;

1. Torba: İspanya, Almanya, Hollanda, İtalya, İngiltere, Hırvatistan, Portekiz, Fransa, Rusya.

2. Torba: Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, İsveç, İsviçre, Sırbistan, TÜRKİYE, Danimarka, Slovakya, Romanya.

3. Torba: İsrail, Bulgaristan, Finlandiya, Norveç, İrlanda Cumhuriyeti, İskoçya, Kuzey İrlanda, Avusturya, Bosna-Hersek.

4. Torba: Slovenya, Letonya, Macaristan, Litvanya, Belarus, Belçika, Galler, Makedonya, Güney Kıbrıs.

5.Torba: Karadağ, Arnavutluk, Estonya, Gürcistan, Moldova, İzlanda, Ermenistan, Kazakistan, Liechstenstein.

6.Torba: Azerbaycan, Lüksemburg, Malta, Faroe Adaları, Andorra, San Marino.

Not: Kura çekiminin formatını, bu yazımdan öğrenebilirsiniz.

Düzenleme: UEFA Sıralaması'na bakarken, ev sahipleri Ukrayna ve Polonya'yı çıkarmayı unutmuşum. Bu da birkaç takımın yerini yanlış yazmama neden olmuş. Yaptığım dikkatsizce hata için, yazıyı okuyan herkesten özür diliyorum.

Domenech ve Henry


Domenech'in son şansıydı...

18 Kasım 2009 Çarşamba

Bu Maç Kaçmaz!


Cumartesi günü yapılan olaylı maçtan sonra play-off oynamak zorunda kalan Cezayir ve Mısır, bu akşam Sudan'da karşı karşıya geliyor. Son zamanların en gergin milli maçlarından birisi olacak olan bu karşılaşma, saat 19.30'dan itibaren Eurosport'tan ve FIFA.com'dan canlı olarak yayınlanacak. Kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ederim.

10 Kasım 2009 Salı

Robert Enke ve Yarım Kalan Hayali


Akşam akşam aldığım bir haberle gerçekten şok oldum. Alman kaleci Robert Enke, bir trenin altında kalarak hayatını kaybetti.

İntihar ettiği söyleniyor. Ama kariyerinin belki de en iyi dönemini geçirirken böyle bir şey yapmasına akıl, sır erdiremiyorum. Euro 2008'den sonra milli takımının birinci kalecisi olmuştu. Üstelik bu başarıyı, Almanya gibi kaleci cenneti olan bir ülkede yakalamıştı. Yaklaşık iki ay önce yazdığım bu yazıda da bahsettiğim gibi; umutları, hayalleri vardı...

Ama olmadı. 32 yaşındayken, özel sebeplerinden dolayı hayatına son verdi. Hayalini gerçekleştiremeden, uluslararası bir turnuvada forma giyemeden gitti.

Nur içinde yat Enke... Seni gerçekten unutamayacağım; tıpkı Foe'yi, Feher'i unutamadığım gibi...

7 Kasım 2009 Cumartesi

Rijkaard'ın Tanımı, Ernst'in Golü...


Rijkaard, birkaç ay önce Tam Saha dergisine verdiği röportajında Türk futbolunu şöyle tanımlamıştı: "Her şeyden biraz var, ama hiçbir şeyden tam yok."

Beşiktaşlı Fabian Ernst de bu akşam Trabzonspor'a öyle bir gol attı ki; tam bu tanıma uyuyor. 'Sert şut' desen değil, 'aşırtma' desen değil, 'falsolu' desen değil... Kısacası; 'ortaya karışık' yaptı Ernst. Biz de hayretler içinde izledik.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Devler Zorda


Şampiyonlar Ligi'nde 4. hafta, bu akşam tamamlanıyor. Normalde büyük takımların gruptan çıkmayı garantiledikleri hafta olarak bilinen 4. hafta, bu kez bazı büyüklerin son şansları anlamını taşıyor.

E Grubu'na seri başı olarak giren Liverpool, oynadığı 3 maçta sadece, grubun en zayıf halkası olan Debreceni'yi yenebildi. Bu galibiyetin ardından deplasmanda Fiorentina'ya ve kendi sahasında Lyon'a yenilerek işini zora sokan Liverpool, bugün çıkacağı Lyon deplasmanında 3 puanı alamazsa; gruptan çıkma şansı büyük oranda bitecek.

Kuralar çekildiğinde, gruptan erken kopacakları ve kendi aralarında liderlik mücadelesi verecekleri düşünülen Barcelona ve Inter ise; Rusya ile Ukrayna'ya umut saçtı. İlk maçta birbirleriyle berabere kalan ikiliden Barcelona, daha sonra kendi sahasında Dinamo Kiev'i mağlup etmesine rağmen; yine kendi sahasında Rubin Kazan'dan beklenmedik bir yenilgi aldı. Inter ise önce deplasmanda Rubin Kazan'la, sonra da kendi sahasında Dinamo Kiev'le berabere kaldı. 3 puanla son sırada bulunan Inter'in Kiev deplasmanından; diğer iki rakibiyle birlikte 4 puanda bulunan Barcelona'nın da Tataristan'dan galibiyetle dönmesi gerekiyor. Aksi takdirde bu iki büyük takım, gruptan çıkamayabilir.

1 Kasım 2009 Pazar

Digitürk Yaşadı!

Ligde dört büyüklerden ikisinin birbiriyle oynaması demek, yayıncı kuruluş Digitürk'ün, maçını yayınlayacak başka bir takım bulması demek. Bu yüzden gelecek hafta, Digitürk için özel bir hafta. Trabzonspor ile Beşiktaş birbirleriyle oynadıkları için, yayınlayacak bir maç daha bulmaları gerekiyor. Ama Fenerbahçe'nin de, Ankaraspor'un küme düşürülmesi nedeniyle bay çekmesi; Digitürk'ün bulması gereken maç sayısını ikiye çıkardı.

Digitürk bu şanssızlığı yaşarken bugün de Diyarbakırspor, ligden çekileceğini ve Galatasaray maçına çıkmayacağını açıkladı. Eğer bu söylenen gerçekleşirse; Digitürk'ten "Bahtsız Bedevi" olarak bahsedebiliriz. Çünkü dört büyüklerden ikisinin birbiriyle oynadığı, ikisinin de bay çektiği başka bir hafta olduğunu hiç sanmıyorum.

Digitürk'e şimdiden geçmiş olsun diyor; aynı şanssızlığı en yakın zamanda D-Smart'ın da yaşamasını diliyorum!..

30 Ekim 2009 Cuma

Futbol Ciddi İştir


Serie A, dün gece çok güzel bir maça sahne oldu. Lider Inter, harika bir mücadelenin yaşandığı maçta, Palermo'yu 5-3 mağlup etti.

Inter, ilk yarıda âdeta şov yaparak; soyunma odasına 4-0 önde girdi. Fakat bu skor, ikinci yarıda oyundan kopmalarına neden oldu. Fırsatı değerlendiren Palermo, art arda bulduğu gollerle, skoru 4-3'e getirdi. Böylece Inter, ilk yarısını 4 farklı önde kapattığı maçın son 20 dakikasına tek farklı önde girmiş oldu. Ama kalan bölümde toparlanarak farkı yeniden açtılar. Ve zorlu mücadeleden 5-3 önde ayrıldılar.

Soyunma odasında neler yaşandığını bilemeyiz. Ama eminim ki; Mourinho, maçtan sonra futbolcuların kulaklarını güzelce çekmiştir.

22 Ekim 2009 Perşembe

Zombi!


Şu an uykuda rüya görüyor olabilirim. Çok sistematik bir şakaya kurban gidiyor da olabilirim. Ama öyle ya da böyle, şu an nereye baksam aynı skoru görüyorum: Real Madrid 2-3 Milan!

Çok değil, henüz 1-2 yıl önce Avrupa'yı titreten, ama sezon başından beri çok büyük bir düşüş yaşayan Milan, kendi sahasında Zürih'e yenilerek bu düşüşün tabanını görmüştü! Ama bugün, onlar için âdeta "karanlıktan aydınlığa" çıkış oldu. Sezona inanılmaz transferlerle giren ve Şampiyonlar Ligi'nin en büyük favorisi olarak gösterilen Real Madrid'i, Madrid'de yendiler! İnanılmazı başardılar!

Kısacası bu gece, ölü sandığımızın, aslında ölmediğini fark ettirdiler! Ne olursa olsun, Milan'ın her zaman Milan olduğunu hatırlattılar. Ve kendilerinin hâlâ birer yıldız olduğunu gösterdiler...

17 Ekim 2009 Cumartesi

Kupa Gana'ya, Alkışlar Eurosport'a...


Mısır'da düzenlenen FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası, dün oynanan 3.'lük ve final maçlarıyla sona erdi. İki maç da penaltılarla sonuçlanırken, Kosta Rika'yı yenen Macaristan 3.; Brezilya'yı yenen Gana şampiyon oldu.

Ama bence turnuvanın bir şampiyonu daha var. O da: Eurosport. Bu yazımda da bahsettiğim gibi, gerçekten turnuvaya ayrı bir renk kattılar. Özellikle Dağhan Irak ve Caner Eler, sıkıcı geçen maçları bile zevkle izlememizi sağladılar. Turnuvadaki çoğu maçı anlatan bu iki başarılı spiker, son maçı birlikte anlatarak; bize gerçek bir final keyfi yaşattılar.

Yaklaşık 3 yıldır izlediğim Eurosport Türkiye'yi ve kaliteli spikerlerini bir kez daha kutluyor, başarılı çizgilerinden kaymamalarını umuyorum.

15 Ekim 2009 Perşembe

Maradona'yı Dünya Kupası'nda İzlemek...


Maradona, futbol tarihinin en iyi iki oyuncusundan biri olarak kabul edilir. Ama onu futbolculuğunda izlemek, bana nasip olmadı. Onun parladığı Dünya Kupaları'nı görmeye yaşım yetmedi. Şimdi ise Arjantin Milli Takımı'nın teknik direktörü olarak gidiyor Dünya Kupası'na. Manevi oğlu Messi'nin, damadı Agüero'nun hocası olarak...

Peru ve Uruguay maçlarında gördüğümüz gibi, teknik direktörlüğüyle de kupaya ayrı bir renk katacak. Ve inanıyorum ki; takımı finallerde, elemelerdekinden çok daha iyi bir performans gösterecek.

11 Ekim 2009 Pazar

İşi Baştan Sıkı Tutmak...


Millet olarak beceremediğimiz bir şeydir. Tabii ki bu, futbolumuza da yansımış durumda. Hiç bir elemeleri rahat geçirdiğimizi hatırlamıyorum. Katıldıklarımıza da son düzlükte yaptığımız çıkışlarla katıldık. Arada sadece Euro 2008, bir istisna olarak duruyor. Ama onda da işi ortalarda bozup, sonlarda toparladık.

Bu elemeleri de aslında Bosna'yla berabere kaldığımızda değil, Belçika ve Estonya'yla berabere kaldığımızda kaybettik. Euro 2008'den aldığımız gazla, elemelere hiç hazırlık yapmadan girdik. Euro 2008'deki kadronun üstüne birkaç ufak ekleme yaparak, elemeleri götürebileceğimizi sandık. Ve bir kez daha yanıldık. Çünkü Euro 2008'de de takımın doğru düzgün bir sistemi yoktu. Yıldız oyuncularımızın bireysel becerileriyle bir yere gelmiştik. Eh, o da zaten ancak turnuva finallerinde, tek maçlık elemelerde işe yarar. Grup elemelerinde pek bir şey değiştirmediğini gördük. Sistem, düzen olmadan nereye kadar gidilebileceğine şahit olduk. Şansın da bir sınırının olduğunu anladık.

Şimdi, takıma sistem oturtacak bir teknik direktöre ihtiyacımız var. İşi baştan sıkı tutacak, futbolcuları her maça en iyi şekilde hazırlayacak bir teknik direktöre ihtiyacımız var. Durumumuz kötü olsa bile güvenebileceğimiz bir teknik direktöre ihtiyacımız var.

Kısacası; artık maç kazandıracak değil, futbol kazandıracak bir teknik direktöre ihtiyacımız var.

4 Ekim 2009 Pazar

Sistemin Adaleti(!)


20 Yaş Altı Dünya Kupası'nda grup aşaması bu gece tamamlandı. Böylelikle bir üst turka çıkan son takımlar da belli oldu. Statüye göre; grupları ilk iki sırada bitiren 12 takımın yanında, en iyi 4 grup 3.'sü de bir üst tura çıkıyor. Ama her grubun farklı bir gidişatı olduğu için tur atlayan takımlar, grup aşamasının en iyi 16 takımı olmuyor.

Neden mi? E Grubu'nu 3. sırada bitiren Kosta Rika, en iyi 3.'ler sıralamasında 4. sırada bulunarak; bir üst tura çıkan son takım olmuş oldu. Grupta 5 gol atıp 8 gol yediler ve 1 galibiyet, 2 mağlubiyet aldılar. Sonuç olarak; 3 puan ve -3 (eksi üç) averajla gruptan çıktılar.

Bir de F Grubu'na bakalım. Grubun 3.'sü Güney Afrika, 4 puan aldı. Onlarla bir işimiz yok zaten. Mesele, grubu 4. sırada tamamlayan Honduras'ın, 3 gol atıp 3 gol yiyerek; 1 galibiyet ve 2 mağlubiyet almış olması. Yani 3 puan ve 0 (sıfır) averajla elendiler.

İşte sistem, işte adaleti!

2 Ekim 2009 Cuma

Fatih Terim'in Kaleci Tercihi (?)


Son zamanlarda milli takımın geleneği hâline gelmiş bir olay var. TFF.org'da milli takımın aday kadrosu açıklanırken ilk sırada hangi kalecinin adı yazıyorsa, Fatih Terim ilk on birde o kaleciye şans veriyor.

Ve bugün milli takımın Belçika ve Ermenistan maçlarının aday kadroları açıklandığında bu konuda şaşırtıcı bir şeyle karşılaştım. Kadroda her zaman olduğu gibi 3 kaleci yer alıyor. Ancak Rüştü ve Volkan gibi sayısız kez milli takıma çağrılmış iki kaleci kadrodayken, ismi onların üstünde yazan bir kaleci var: Standard Liege'de harikalar yaratan Sinan Bolat.

Bu durum beni şaşırttığı gibi, aslında hoşuma da gitti. Çünkü Volkan da Rüştü de çok istikrarsız kaleciler, artık onların yerine yeni yetenekleri bulmalıyız. Sinan Bolat da Galatasaraylı Ufuk Ceylan'la birlikte bu konudaki en ciddi aday. Üstelik bu aralar çok formda ve Standard Liege'in en kilit oyuncularından biri konumunda.

Belki Fatih Terim de bu duruma düştükten sonra Dünya Kupası'na gidemememizin bir kayıp olmayacağını düşünüp, gençlerin önünü açmak için böyle bir seçim yapabilir. Ayrıca Belçika şampiyonunun kalecisi bir Türk iken, onu Belçika'daki maçta oynatmak güzel bir jest olur.

Not: Kadronun tamamına bu linkten bakabilirsiniz.

30 Eylül 2009 Çarşamba

Eurosport'ta Güzel...


Bir hafta önce kısa bir inceleme yaptığımda, 20 Yaş Altı Dünya Kupası'ndan bu kadar zevk alacağımı tahmin etmemiştim. Mısır'da bomboş tribünlerin sahaya 20 metre uzaklıkta olması atmosferi bozsa da, sahadaki mücadele hoşuma gidiyor. 20 yaşındaki genç oyuncular, kendilerini göstermek ve ülkelerini en iyi şekilde temsil etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Rakipten korkmadan, kendileri gibi oynuyorlar. Bu da farklı bir tat meydana getiriyor.

Tabii bu turnuvayı bu kadar sevmemin bir diğer nedeni de: Eurosport Türkiye spikerleri... Gerçekten turnuvaya ve Eurosport'tan izlediğim her maça ayrı bir renk katıyorlar. TRT'nin standart anlatımlı spikerlerinin aksine, maç sırasında söyledikleri şeyler daha güzel. Maçı anlatırken oynayan takımlardan, ülkelerindeki futboldan, turnuvaya nasıl geldiklerinden bahsediyorlar. Anlatımları ve maç sırasında kullandıkları ses tonu, stadda bir arkadaşınızla maç hakkında konuşuyormuş hissi veriyor, yayına farklı bir güzellik katıyor...

Bu farklı tarzları nedeniyle kendilerini tebrik ediyorum. Ve hep aynı kalmalarını diliyorum.

29 Eylül 2009 Salı

İstikrar Güzel Şey(!)


20 Yaş Altı Dünya Kupası'nda A ve B Gruplarında 2. maçlar da tamamlandı. B Grubu'nda ilk maçta İspanya'ya 8-0 yenilen Tahiti, aynı başarısını Venezuela karşısında da gösterdi. Son 2 dakikasına 5-0 geride girdikleri maçı 8-0 kaybederek, bu skoru ne kadar çok sevdiklerini kanıtlamış oldular!

İddaa severlere duyurulur: Perşembe günü oynanacak olan Tahiti-Nijerya maçını, banko kuponunuza eklemeyi unutmayın!

28 Eylül 2009 Pazartesi

Ve Alonso Ferrari'de (mi?)


Alonso'nun McLaren'dan ayrılmasının ardından sürekli gündeme gelen iddialar, ilk kez gerçekleşmeye bu kadar yaklaştı. Üstelik artık taraflar da yalanlamıyor. Son gelen haberler, 2010'da başlayacak anlaşmanın, bu hafta sonu Japonya GP'sinde açıklanacağı yönünde.

Zaten bir süredir farklı Ferrari yetkilileri, gelecek sezonun pilot dizilimine henüz karar vermediklerini; ancak Macaristan GP'sinde geçirdiği kazanın ardından sezonu kapatan Felipe Massa'nın gelecek sezon takımda mutlaka kalacağını söylüyor. Son söylentiler de Fernando Alonso'nun Ferrari kokpitine geçeceği, Kimi Raikkonen'in ise eski takımı McLaren'a döneceği şeklinde. Ben dahil birçok kişi de bu iddianın gerçekleşeceğini düşünüyor.

Anlaşmanın şimdiden iki tarafa da hayırlı olmasını diliyor, yazıdaki fotoğrafın fotomontaj olduğunu belirtmek istiyorum. :)

25 Eylül 2009 Cuma

Rüştü Reçber'e Sorun


UEFA'nın resmi sitesi uefa.com, Soru-Cevap serisine milli kalecimiz Rüştü Reçber ile devam ediyor. uefa.com'un haberini bu linkten okuyabilir, Rüştü'ye sormak istediğiniz İngilizce soruları da question@uefa.ch mail adresinden gönderebilirsiniz.

Euro 2012 TRT'de!

2006 Dünya Kupası ve Euro 2008'in yayın hakkını ATV'ye kaptıran TRT, Avrupa Yayın Birliği'ne (EBU) üye olması sayesinde 2010 ve 2014 Dünya Kupaları'nın ardından Euro 2012'nin de yayın hakkını otomatik olarak almış oldu.

Aslında bu olay hiç de üzüldüğümüz bir şey değil. TRT'nin iyi spikerlerinin olması, futbol yayınlarına zaman ayırması, iyi bir arşivinin olması, durumun güzel yanlarından sadece birkaç tanesi...

Kendilerine bu 3 turnuvanın yayınında şimdiden başarılar diliyoruz.

24 Eylül 2009 Perşembe

Sahne Gençlerin...


20 Yaş Altı (nam-ı diğer U-20) Dünya Kupası, bugün Mısır'da başlıyor. Toplam 24 ülkenin 6 grupta mücadele edeceği turnuvanın ilk maçında bu akşam, ev sahibi Mısır ile Karayip ülkesi Trinidad&Tobago karşılaşacak.

Dünya futbolundaki önemli oyuncuların, genellikle ilk önemli uluslararası deneyimlerini yaşadığı bu turnuvada, önceki yıllarda ismine aşina olduğumuz daha çok futbolcu olurdu. Ancak bu kupanın kadrolarına baktığımda; ismi tanıdık gelen tek oyuncu: İspanya kalecisi Sergio Asenjo. İspanya'da adından "Yeni Casillas" olarak bahsettiren Asenjo dışında, Almanya kadrosundaki Türk asıllı 2 oyuncu gözüme çarptı. Kayserispor'dan Semih Aydilek ve Bursaspor'dan Cihan Kaptan, turnuvada Almanya forması giyecekler. Kupada mücadele edecek olan tüm takımların kadrolarına bu linkten bakabilirsiniz.

3 hafta sürecek olan turnuva, EuroSport ve TRT 3'ten canlı olarak yayınlanacak. "Ben spikersiz izlemek istiyorum" diyenler de FIFA.com TV'den izleyebilirler.

Ve Sonunda...


Blogger'daki sorun çözüme kavuştu. Artık bloglara yeniden rahat rahat girebiliyoruz.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Çölün Ortasında Fanzone...

Resim biraz eski, 2004'e ait. 2010 Dünya Kupası'nın ev sahibi açıklanıyor. Mısır da adaylardan... Bu tarihi olayın binlerce kişi tarafından bir arada izlenebilmesi için bir alan kurmuşlar. Dev ekranlar ve büyük bir platform var. Ama bu alanı öyle bir yere kurmuşlar ki; insan görünce ne diyeceğini bilemiyor...

22 Eylül 2009 Salı

Özbekler'den Forma Açılımı(!)


Sağdaki forma bir yerlerden tanıdık geliyor, değil mi?(!) Formanın üstünde sarı ve beyaz yan yana. Hemde çubuklu olarak! Hatta formanın markası da Adidas. Modeli bile Fenerbahçe'nin 2 yıl önce kullandığının aynısı! Üstüne üstlük renklerin formaya dağılışı dahi aynı şekilde!

Ne diyelim, özentilikte son nokta!

21 Eylül 2009 Pazartesi

Stoppage Time


Bloga yazmayalı 5 gün olmuş. Bunun çeşitli sebepleri vardı. Ama en önemlisi, perşembe günü PES 2010'un demo versiyonunun çıkmış olması. Zaten başlığı da bu nedenle, -PES'teki maçların duraklamaları oynanırken ekranda gözüken- "Stoppage Time" olarak seçtim.

Hakkında "Teknolojinin geldiği son nokta!", "Japonlar yapıyor işte!" gibi cümleler kurabileceğimiz oyun, bir futbol simulasyonunun ne kadar güzel olabileceğini gösteriyor. Aradaki PES 2008'i saymazsak, PES serisinin her oyunu, bir öncekinden daha iyi oluyor zaten. PES 2008'i de seri için, Current-Gen'den Next-Gen'e bir geçiş evresi olması nedeniyle mazur görebiliriz.

Oyundan bahsedecek olursak, Konami PES'i tamamen takım oyununa dönüştürmek için çok önemli bir adım atmış. Oyun, PES 2009'a göre daha yavaş olduğu gibi; artık oyuncuların bireysel yetenklerinden çok, takıma yaptıkları katkı ön plana çıkıyor. Mesela topu kendi yarı alanınızdan alıp, bütün takımı çalımlayarak gol atmak, artık imkansıza yakın. Ama rakibin oyun düzenine göre orta sahada veya kanatlarda bulabileceğiniz boşluklarda, buna benzer olayları gerçekleştirebilirsiniz.

Az önce de dediğim gibi; artık takım oyunu çok önemli bir hâl almış durumda. Bununla doğru orantılı olarak, kadro ayarları da geliştirimiş. Oyuncularınızın sahaya nasıl yayılacağı, ataklarda ne yapacakları, rakibe nasıl pres uygulanabileceği, yıldız oyuncularınızın hangi yeteneklerini kullanmasına izin verdiğiniz gibi ayarları yapabiliyorsunuz. Bu da el becerinizin yanında, futbol bilginizi de önemli hâle getiriyor.

Konami, oyunun kanayan yarası olan penaltı sistemini de değiştirmiş. Atariden kalma sabit sistemin yerine, değişken bir sistem gelmiş. Öncelikle eski 3 taraflı sistem kalkmış. Önceden ya sağa, ya sola, ya da ortaya atabiliyordunuz. Artık topun hangi yöne ne kadar gideceği, sizin o yön tuşuna ne kadar bastığınızla alakalı. Ayrıca artık topun yerden mi, havadan mı gideceğini ayarlamak için alt ya da üst tuşu yerine; şut tuşunu kullanacaksınız. Bu tuşa basma süreniz, penaltıda topun gideceği yüksekliği belirliyor. Bu sistemin diğer bir yeniliği ise: Kaleciler. Artık kaleciler, penaltı atılmadan önce kale çizgisinde hareket edebiliyor. Ayrıca penaltı atışında olduğu gibi kalecilikte de hangi yöne nereden atlayacağınızı, yön tuşuna ve şut tuşuna basma süreniz belirleyecek.

Bu penaltı sisteminin tek kötü yanı ise: Güç barının olmaması. Yani penaltıları iyi kullanmak için tecrübeye ihtiyacınız var. Ama bu durumun da ufak bir avantajı var. O da, 2 kişilik oynarken; nasıl bir penaltı atacağınızı rakibinizin görmemesi. (Joystick üstünde belli ederseniz, o başka. :))

PES 2010'da kalecilere genel bir düzenleme yapılmış. Artık eskisi kadar saçmalamıyorlar. Ama bazen hata yaptıklarını söyleyebiliriz. Eh, o kadarı gerçekte de oluyor. :)

Grafikler ve ses efektleri ise tam anlamıyla muhteşem! Özellikle taraftarların, maçtaki her olaya anında tepki vermesi çok güzel. Ev sahibi takım üst üste paslar yaparsa, bir top kaparsa, önemli bir pozisyonu kaçırırsa, ev sahibinin kalecisi iyi bir kurtarış yaparsa; alkışlıyorlar. Benzer olayları rakip takım yaparsa; ıslıklıyorlar.

Son olarak şunları söyleyelim. Oyunda Şampiyonlar Ligi'nin yanında Avrupa Ligi de lisanslı olarak bulunacak. Ve bu kupalara katılan tüm takımlar oyunda olacak. Ülkemizden de Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Sivasspor ve milli takımımız lisanslı olarak; Trabzonspor ise lisanssız olarak oyunda yer alacak. 23 Ekim'de satışa çıkacak olan oyunun demo versiyonunu, bu linkten indirebilirsiniz.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Euro 2012 Eleme Formatı Belirlendi


Polonya ve Ukrayna'nın ortaklaşa düzenleyeceği 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın eleme formatı belirlendi. Kura çekiminin 7 Şubat 2010'da Varşova'da (Polonya) yapılacağı ve UEFA'ya bağlı 51 milli takımın katılacağı elemelerin formatını maddeleyecek olursak;
  • 6'şar takımlı 6 ve 5'er takımlı 3 olmak üzere toplam 9 grup bulunacak.
  • Grupları lider tamamlayacak olan 9 takım ile en yüksek puan ve averaja sahip 1 grup 2.'si, finallere doğrudan katılacak.
  • Diğer 8 grup 2.'si ise, aralarında play-off oynayacak.
  • Gruplar arasında takım sayısı eşitsizliği olduğu için, en iyi 2.'yi belirlerken; 6 takımlı grupların 2.'lerinin, gruplarını 6. sırada tamamlayan takımlardan aldıkları puanlar silinecek.

Kura çekiminde torbaları belirlemek için ise;
  • 2010 Dünya Kupası Elemeleri'ndeki son maçların ardından oluşan UEFA Milli Takımlar Sıralaması göz önünde bulundurulacak.
  • İspanya, son şampiyon olduğu için 1. torbada yer alacak.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Maşallah!


Resmi internetten bin bir güçlükle bulduğum için biraz kalitesiz, ama meselenin anlaşılmasına yetiyor. Sadede gelelim, olay şu: Bursa Atatürk Stadı'nın kale arkası reklam panoları!

Dünkü maçın özetini defalarca izledikten sonra farkedebildim. Bursaspor, kale arkasına ardı ardına o kadar çok reklam panosu koymuş ki; sanırsın stadda tabela üretimi yapıyorlar! Evet, tamı tamına 5 sıra reklam panosu var! Üstelik bir o kadar da diğer kalenin arkasında var. Bursaspor yönetimini kutlamak lazım. Bu krizde bir stada bu kadar çok reklam almak, kolay olmasa gerek.

Not: Resimde kırmızı dairenin içindeki sarı çizgiler, her bir sıranın en üstünü belirtiyor. Resmin üstüne tıklayarak büyük boyuttaki hâlini görebilirsiniz.

11 Eylül 2009 Cuma

UEFA Avrupa Ligi CNN Türk'te


Yaklaşık bir ay önce yadığım bu yazıda, UEFA ile yapılan anlaşmalar gereği Avrupa Ligi'nin açık kanaldan yayınlanmak zorunda olduğunu söylemiştim. Grupların başlamasına bir haftadan az bir süre kala, Mehmet Ali Birand'dan bu konuyla ilgili bir açıklama geldi. Birand, UEFA Avrupa Ligi'nde temsilcilerimizin oynayacağı maçların CNN Türk'ten yayınlayacağını duyurdu. Fakat öğrendiğim kadarıyla; yayınlar, uyduda ve Digitürk'te şifrelenecekmiş. Maçları karasal yayında, Kablo TV'de, Teledünya'da ve tabi ki D-Smart'ta şifresiz olarak izleyebileceğiz.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Elemelerde Günün Kader Maçları

2010 Dünya Kupası Elemeleri'nde bugün birbirinden önemli karşılaşmalar oynanacak. Ben de bu maçlardan kısaca bahsedeceğim.

UEFA ELEMELERİ
1. Grup
Ronaldo ve arkadaşları, son şanslarını kullanıyor. Grupta 10 puanla 4. sırada bulunan Portekiz, 13 puanlı 2. Macaristan'ı deplasmanda devirememesi halinde; tüm ümitlerini kaybedecek. Futbol tarihinin en pahalı transferinin Dünya Kupası macerası için büyük önem taşıyan karşılaşma, TSİ 21.45'te başlayacak.

2. Grup
13 puanlı 3. Letonya, 16 puanlı lider İsviçre'yi ağırlıyor. Ev sahip takım maçı kazanırsa, grup iyice karışacak. Zorlu karşılaşma, TSİ 21.30'da.

3. Grup
Avrupa Elemeleri'nin en karışık grubu. Tam 5 takımın halâ Dünya Kupası umudu bulunuyor. Grupta bu gece de çok önemli 2 maç var. 14 puanlı 2. Kuzey İrlanda, 16 puanlı lider Slovakya'yı konuk edecek. 11 puanlı 3. Polonya ise, aynı puandaki 4. Slovenya ile deplasmanda karşılaşacak. İki maçın da başlama saati, TSİ 21.45.

6. Grup
Bir rövanş. Hatta bir intikam maçı. Oynadığı 7 maçı da kazanarak ilk sıraya yerleşen İngiltere, son zamanlarda neredeyse ezeli rakibi olmuş olan Hırvatistan'ı ağırlıyor. İngilizler, kazanmaları halinde G.Afrika biletini ceplerine koyacaklar. Ama bu maçın farklı bir anlamı var. İki yıl önce Euro 2008 Elemeleri'nde iki takım, grubun son maçında karşı karşıya gelmişti. Hırvatistan o maça, grup liderliğini garantilemiş bir şekilde çıktı. İngiltere'nin ise gruptan çıkması için sadece bir beraberliğe ihtiyacı vardı. Ancak Hırvatlar, Wembley'de aldıkları galibiyetle İngilizler'i turnuvanın dışında bıraktı. Şimdi de benzer bir durum var, ancak roller değişti. Bu grupta İngiltere'nin liderliği hemen hemen garanti. Fakat Hırvatlar bu maçı kaybederse, 2.'lik için büyük avantaj, Ukrayna'nın eline geçmiş olacak. Yani iki yıl önce yaşananların tam tersi olmuş olacak. Farklı anlamlar taşıyan bu önemli maç, TSİ 22.00'de başlayacak ve NTV Spor'dan canlı olarak yayınlanacak.

7. Grup
Karışık gruplardan biri olan 7. Grup'ta da 2 önemli maç var. 18 puanlı lider Sırbistan, 14 puanlı 2. Fransa'yı ağırlayacak. 8 puanı bulunan 5. Romanya da 10 puanlı 3. Avusturya'yı konuk edecek. Romanya-Avusturya maçı TSİ 21.45'te, Sırbistan-Fransa maçı ise TSİ 22.00'de.

9. Grup
Avrupa'nın ilk biten grubu olacak bu grupta, son maç günündeyiz. 7 puanlı 3. Norveç, aynı puanda olan ancak gruptan çıkma ihtimali bulunmayan Makedonya'yı ağırlıyor. 10 puanlı 2. İskoçya da, grup liderliğini 3 ay önce garantileyen Hollanda ile karşılaşacak. Norveçliler Makedonya'yı yenip, Hollanda'nın galibiyet haberini bekleyecekler. Aksi takdirde, grubun sıralaması değişmeyecek. Bu iki önemli karşılaşma da TSİ 21.30'da.

CONMEBOL ELEMELERİ
Güney Amerika'da, cumartesi günü ezeli rakibi Brezilya'ya kendi sahasında yenilerek işini zora sokmuş olan Arjantin, zorlu Paraguay deplasmanına çıkıyor. Arjantin'in, bu maçta alacağı olası bir kötü sonucun ardından, hemen 2 puan gerisindeki Kolombiya ve Ekvador'a geçilme ihtimali bulunuyor. Bu nedenle işi çok sıkı tutmak zorundalar. Zorlu maç, TSİ çarşambayı perşembeye bağlayan gece 02.00'de başlayıp, NTV Spor'dan canlı olarak yayınlanacak.

CONCACAF ELEMELERİ
Kuzey, Orta Amerika ve Karayip ülkelerinin katıldığı CONCACAF Elemeleri'nin final grubunda önemli maçlar oynanacak. 12 puanlı 3. Meksika, 1 puan üstündeki lider Honduras'ı ağırlarken; 13 puanlı 2. ABD, 5 puanla son sırada bulunan Trinidad&Tobago'ya konuk olacak. Grubun 5 puanlı diğer takımı El Salvador ise, 12 puanlı 4. Kosta Rika ile karşı karşıya geliyor. Tüm maçlar, Türkiye'ye göre sabaha karşı oynanacak.

CAF ELEMELERİ
A Grubu
Kötü bir başlangıç yapmasına rağmen, toparlanarak lider Gabon'u deplasmanda deviren Kamerun, bugün aynı takımla kendi sahasında karşılaşıyor. Afrika Aslanı maçı kazanması halinde, grupta liderliğe yükselecek. Önemli karşılaşma, TSİ 17.30'da başlayacak.

AFC ELEMELERİ
Asya'nın play-off turunda, ilk maçta kendi sahasında Suudi Arabistan'la 0-0 berabere kalan Bahreyn, bugün rakibiyle deplasmanda karşılaşacak. TSİ 22.15'te başlayacak karşılaşmanın sonunda tur atlayacak olan takım, Okyanusya Elemeleri'ni ilk sırada bitirmiş olan Yeni Zelanda ile 10-14 Ekim'de yeni bir play-off turu oynayacak..

Not: Bosna Hersek'le oynayacağımız maç, yazdığım tüm karşılaşmalar kadar önemli. Ancak herkes bu maçta neyin ne olduğunu bildiği için, tekrarlama yapmak istemedim.

8 Eylül 2009 Salı

Tarihi Nasıl Kaçırdık? : Adana Demir - Livorno

Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı. Adana Demirspor, Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa, Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim. Canlı yayın yapmamış olsalar bile, ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette, ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim: İlk paragrafın sonunda "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu olayın 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı, aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada, ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken, yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor? Herhangi bir girişimde bulunmayıp, kendisini vekil seçen ili böyle mükâfatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık, bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var, fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

NOT: Bu yazı ile ilgili eleştirilerinizi ve itirazlarını violafranchi@gmail.com veya tanjuern@hotmail.com adresine iletmenizi rica ediyoruz. Destek olan ve şu an bu yazıyı okuduğunuz tüm blog sahiplerini, destek olmalarına rağmen olası bir tatsız duruma karşı korumak için sorumluluğu fikrin oluşmasını sağlayan bu iki arkadaşımız üstleniyor.

NOT 2: Yazı konusunda Blog İdman Yurdu ve Futbloglar gibi blogları toplayan oluşumların herhangi bir desteği yoktur. Tamamen kişisel olarak haberleşilerek böyle bir tepki düşünülmüştür.

NOT 3: Yazı içerisinde de defalarca belirtildiği gibi; amaç asla siyasi değildir. Herkesin tek tepkisi, bu tarihi ve eğlenceli maçı canlı canlı tüm detaylarıyla izleyememiş olmaktır.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Fenerbahçe'den Zirveye...


Bu yazımda, Fenerbahçe'de parlayıp, kendini ispatlayan bir futbolcudan bahsetmeyeceğim. Aksine, kariyerinin en kötü dönemini Fenerbahçe'de geçirip, daha sonra kendini göstermiş bir oyuncuyu anlatacağım.

Robert Enke. 32 yaşındaki Alman kaleci. 2003-2004 sezonunda, 1 yıl yedek beklediği Barcelona'dan, Rüştü karşılığında kiralık olarak Fenerbahçe'ye geldi. İlk maçı, ligin ilk haftasında Kadıköy'de oynanan İstanbulspor maçıydı. Zaten ne olduysa, o maçta oldu. Fenerbahçe, İstanbulspor'a kendi sahasında 3-0 yenilince; apar topar takımdan gönderildi. Bu olayla birlikte, Fenerbahçe'de en kısa süre oynayan futbolcu oldu. O sezonun ilk yarısını boş geçiren Enke, 2004 yılının başında, İspanya 2. Ligi ekibi Tenerife'ye kiralandı. Yarım sezonunu orada geçirdikten sonra, bonservisi ile birlikte, halen formasını giydiği Hannover'e transfer oldu.

Hannover'de inişli çıkışlı bir performans gösterse de, Euro 2008 Elemeleri boyunca Almanya Milli Takımı'nın 3. kalecisi oldu. Finallerde ise 2. kaleciliğe yükseldi. Euro 2008'in ardından Jens Lehmann'ın milli takımı bırakması, Enke'nin Almanya Milli Takımı'nda 1. kaleci olmasını sağladı. Sakatlığı nedeniyle bir süre uzak kaldığı milli takımda yerine oynayan, Rene Adler, Tim Wiese, Manuel Neuer gibi kalecilerle forma savaşına giren Enke, FIFA.com'a verdiği röportajında; Güney Afrika'da takımın 1. kalecisi olmak istediğini belirtti.

Kupada Olası Yıldız Şokları


Dört yılda bir düzenlenen ve dünyanın en büyük futbol turnuvası olan Dünya Kupası, her zaman büyük yıldızların şovlarına sahne olmuştur. Yıldız futbolcular, kimi zaman turnuvaya damgalarını vurmuş, kimi zaman da hayal kırıklığı yaratmıştır. Ama bu kez hayal kırıklıkları, çok erken başlayacağa benziyor. Çünkü dünyaca ünlü yıldızların takımları, Dünya Kupası'na katılamama tehlikesiyle karşı karşıya.

Lionel Messi, Carlos Tevez, Sergio Agüero...
Arjantin, kendi sahasında Brezilya'ya 3-1 yenilerek, Dünya Kupası şansını zora soktu. Güney Amerika Grubu'nda 4. sırada bulunan Arjantin'in hemen arkasında, 2 puan gerideki 2 takım var. Arjantin'in en kötü ihtimalle grubu 5. bitirerek, play-off'a kalması gerekiyor. Aksi bir durumda, yukarıda saydığım isimleri Güney Afrika'da göremeyebiliriz. Bu da futbolseverler için çok kötü olur.


Cristiano Ronaldo, Deco
Portekiz'in, Euro 2004'te final, 2006 Dünya Kupası'nda da yarı final oynamasının büyük pay sahiplerindendi bu iki oyuncu. Ancak özellikle Figo'nun milli takımı bırakmasının ardından yaşanılan düşüşü, bu iki yıldız da önleyemedi. Euro 2008'de elemeleri zar zor geçtiler. Finaller'de ise gruplartan çıkışları kolay olsa da, Çeyrek Final'de Almanlar'a kafa tutamadılar. Ve onlar için beklenen son, bu Dünya Kupası'nda yaşanıyor. Grupta Danimarka, Macaristan ve İsveç'in gerisinde 4. sıradalar. Güney Afrika'ya gitme umutları, her geçen gün daha da azalıyor.


Zlatan Ibrahimovic
Yılın en büyük takasının kilit adamı, Dünya Kupası'nda olamama tehlikesini, biraz olsun atlatmışa benziyor. Budapeşte'de 90+4'te attığı gol, 2. Macaristan'la aradaki puan farkını 1'e indirmelerini sağladı. İsveç'in kalan 3 maçından ikisi, Malta ve Arnavutluk'la. Diğeri ise; lider Danimarka deplasmanı. Kalan 3 maçtan 7 puan çıkarırlarsa, gruptan çıkmaları zor olmaz. Çünkü Macaristan'ın kalan 3 maçından 2'si Portekiz'le, 1'i de Danimarka'yla. Onların bu kritik maçlarda büyük kayıplar yaşaması muhtemel. Kısacası Zlatan'ın durumu, diğer yıldızlara göre daha az tehlikede.

Petr Cech
Dünya'nın en büyük kalecilerinden biri olarak gösterilen Petr Cech'in de durumu kritik. Galatasaraylı Milan Baros'un da oynadığı Çek Cumhuriyeti, grupta şu an 5. sırada bulunuyor. Dünya Kupası'na gitmek için kalan tüm maçlarını kazanıp, lider Slovakya'nın kendi sahasında Slovenya'ya yenilmemesini bekleyecekler.

6 Eylül 2009 Pazar

Tarihin Tekerrür Şekli


Tarih:
12/13 Haziran 2002.
Yer: Güney Kore.
Olay: Dünya Kupası Finalleri'nde, gruplardaki son karşılaşmalar oynanıyordu. B Grubu'nda da lider İspanya, ilk iki maçını kazanarak gruptan çıkmayı garantilemişti. Grubun son maçlarında, 4 puanlı 2. Güney Afrika ile 1 puanlı 3. Paraguay, gruptan çıkmak için çekişiyordu. Son maçlar öncesi Paraguay, 3 gol atıp 5 gol yemişti. G.Afrika ise 3 gol atıp 2 gol yemişti. Yani Paraguay'ın gruptan çıkması için, hem Slovenya'yı farklı yenmesi; hem de İspanya'nın G.Afrika'yı yenmesi gerekiyordu. Öyle de oldu. Paraguay Slovenya'yı 3-1 yenerken, İspanya da G.Afrika'yı 3-2 yenmişti. Paraguay ve G.Afrika'nın puanları ve averajları eşit olmasına rağmen Paraguay, daha fazla gol attığı için gruptan çıkan takım olmuştu.

Bu olaydan bir gün sonra, C Grubu'nun son maçları oynanacaktı. Ve grubun durumu, B Grubu'na çok benziyordu. Brezilya, ilk iki maçını kazanarak gruptan çıkmayı garantilemişti. 2. Kosta Rika'nın 4, 3. Türkiye'nin de 1 puanı vardı. Kosta Rika'nın averajı, 3-1 (üç eksi bir)'di. Bizim averajımız ise, 2-3 (iki eksi üç)'tü. Yani gruptan çıkmak için, Çin'e sağlam bir fark atmamız; Brezilya'nın da Kosta Rika'yı yenmesi gerekiyordu. Biz Çin'i 3-0'la geçerken, Brezilya da Kosta Rika'yı 5-2 yenmişti. Yani bir gün önce Paraguay'ın yaşadığının aynısını yaşamıştık.

Şimdi günümüze gelelim...

Tarih: 5 Eylül 2009
Yer: Budapeşte
Olay: 2010 Dünya Kupası Elemeleri'nde 1. Grup'un 2.'si Macaristan, 4 puan gerisindeki 3. İsveç'i ağırlıyordu. İsveç, grup 2.'liği için Macaristan deplasmanından puanla dönmek zorundaydı. Ama bu maçı kazansalar bile, rakiplerinin 1 puan gerisinde kalacaklardı. Yani Macaristan'ın, kalan maçlarının birinde puan kaybetmesini bekleyeceklerdi. Ve İsveç bu maçı 2-1 kazanarak, Macaristan'la arasındaki puan farkını 1'e indirdi. Macaristan'ın, sonraki maçlarında en azından bir beraberlik almasını bekliyorlar.

Ve biz... Grubumuzda 3. sıradayız ve 2.'nin 4 puan gerisindeyiz. 4 gün sonra grup ikincisi Bosna Hersek'le deplasmanda oynayacağız. Rakibimizi yensek dahi, 1 puan geriden geleceğiz. Yani Bosna'nın, kalan maçlarında en azından bir beraberlik almasını bekleyeceğiz.

Ne dersiniz? Tarih bir kez daha bu şekilde tekerrür eder mi?

5 Eylül 2009 Cumartesi

Millilerden Forma Totemi


Daha önce beyaz şortlu kırmızı forma giyen takımlara karşı kullandığımız, kırmızı şortlu beyaz forma kombinasyonu, bu kez bir uğur olarak kullanılıyor. Aslında Ukrayna'nın tamamen mavi forma giydiği maçta bu kombinasyonu kullanmamız, beni bu konuda şüphelendirmişti. "Acaba bu önemli maçlarda böyle bir totem mi yapacak futbolcularımız?" düşüncemin gerçek olduğunu, Estonya maçında öğrenmiş olduk. Zira Estonya'nın forması da mavi ve siyah renklerden oluşuyor. Yani bizim bu kombinasyonu kullanmamıza neden olan bir renkleri yok. Ayrıca grupta kalan maçlarımızı oynayacağımız takımların da formaları, bu formayı giymemize engel olmuyor.

Ne diyelim, hayırlısı olsun. İnşallah bu forma totemi işe yarar da bu kritik dönemeçten büyük bir zaferle ayrılırız.

4 Eylül 2009 Cuma

Elemelerde Haftanın Önemli Maçları


2010 Dünya Kupası Elemeleri'nde, eylül ayı maç dönemindeyiz. Bu süreçte, cumartesiden perşembeye kadar, dünyanın dört bir yanında çok sayıda maç oynanacak . Ben de şimdi, cumartesi ve pazar günü oynanacak önemli karşılaşmaları değerlendireceğim.

UEFA ELEMELERİ
1. Grup
6 takımlı bu grupta, birbirinden önemli iki maç oynanacak. 16 puanlı lider Danimarka, 9 puanlı 3. Portekiz'i ağırlarken; 13 puanlı 2. Macaristan, 9 puanlı 4. İsveç'i ağırlayacak. Eğer ev sahipleri, iki maçı da kazanırsa; elemelerin en büyük sürprizlerinden birine imza atmış olacaklar. Çünkü yılın en büyük transferi olan Ronaldo'nun takımı Portekiz ile yılın en büyük takasının en önemli ucu olan Ibrahimovic'in takımı İsveç, Dünya Kupası'nın dışında kalmış olacak.

Bu iki maç da TSİ 21.00'de başlayacak ve Danimarka-Portekiz karşılaşması, Futbol Smart'tan canlı yayınlanacak.

2. Grup
Grubun 13 puanla ilk iki sırasında bulunan takımlar karşı karşıya geliyor. Averajla 2. sırada olan İsviçre, lider Yunanistan'ı ağırlayacak. İki takım arasında oynanan ilk maç, konuk İsviçre'nin 2-1'lik galibiyetiyle sona ermişti. Bu nedenle, eğer bu maçı kazanırlarsa; rakiplerine karşı 3 puanın yanında ikili averajda da üstünlükleri olacak. Karşılaşma, TSİ 21.30'da başlayacak.

3. Grup
Bu grupta da iki önemli maç var. 15 puanlı lider Slovakya, 8 puanlı 5. Çek Cumhuriyeti'ni ağırlayacak. Son 3 turnuvayı da pas geçmeyen Çek Cumhuriyeti, gruptaki son şansını oynayacak. Eğer bu maçı kazanamazlarsa, G. Afrika'ya gidemeyecekler. Slovakya ise nitekim daha rahat çıkıyor maça. Zaten ilk maçı da deplasmanda 2-1 kazanmışlardı. Fakat bu maçın bizim için farklı bir anlamı daha var. Beşiktaş'ta oynayan Slovak Holosko ile Galatasaray'da oynayan Çek Milan Baros, bu maçta karşı karşıya gelecek. Bu önemli maç, TSİ 21.30'da başlayacak ve TRT 3'ten canlı yayınlanacak.

Grubun diğer önemli maçında ise 10 puanlı 4. Polonya, 13 puanlı 2. Kuzey İrlanda'yı ağırlayacak. Bu karşılaşma da TSİ 21.30'da başlayacak.

9. Grup
Elemelerin en karışık gruplarından biri olan 5 takımlı 9. Grup'ta, Hollanda grup liderliğini haziran ayında garantilemişti. Kalan 4 takım ise grup 2.'liği için çekişiyor. Grupta, 7 puanlı 3. İskoçya, aynı puandaki 2. Makedonya'yı, TSİ 17.00'de ağırlayacak. 4 puanlı 5. İzlanda ise, TSİ 21.45'te, 6 puanlı 4. Norveç'i konuk edecek.

CONMEBOL ELEMELERİ
"Güney Amerika Elemeleri" olarak da adlandırabileceğimiz bu elemelerde 10 takım, tek grupta mücadele ediyor. Grupta günün en önemli maçı ise şüphesiz: Arjantin-Brezilya. 22 puanlı 4. Arjantin, 27 puanlı lider Brezilya'yı ağırlayacak. Grupta zor zamanlar geçiren Arjantin, bu maçı kazanırsa; rahatlamış olacak. TSİ cumartesiyi pazara bağlayan gece 03.30'da başlayacak karşılaşma, NTV'den canlı yayınlanacak.

CONCACAF ELEMELERİ
Kuzey Amerika'daki Final Grubu'nda, 12 puanlı lider Kosta Rika, 9 puanlı 4. Meksika'yı ağırlayacak. Son Dünya Kupaları'nın müdavimleri için büyük önem taşıyan bu maç, TSİ pazar günü sabaha karşı 05.00'te oynanacak.

CAF ELEMELERİ
A Grubu
Grupta büyük sürpriz yaparak ilk iki maçını kazanan ve ilk sıraya yerleşen Gabon, 1 puanla son sırada bulunan Kamerun'u ağırlayacak. Afrika Aslanları, Dünya Kupası şansını sürdürmek için bu maçı kazanmak zorunda. Zorlu karşılaşma, cumartesi TSİ 17.30'da başlayacak.

B Grubu
5 puanla 2. sırada bulunan Nijerya, 7 puanlı lider Tunus'u ağırlayacak. Cumartesi günü oynanacak olan karşılaşma, TSİ 19.00'da.

AFC ELEMELERİ
Asya'da grup aşamaları tamamlandı. Son bölümde gruplarını 3. tamamlayan Bahreyn ve Suudi Arabistan, play-off serisinde karşı karşıya gelecek. İlk maç, cumartesi günü Bahreyn'de. Rövanş ise çarşamba günü oynanacak. Bu seriden tur atlayacak takım, Okyanusya Elemeleri'ni ilk sırada tamamlayan Yeni Zelanda ile bir play-off serisi daha oynayacak.

İki takım arasında cumartesi Bahreyn'de oynanacak olan ilk karşılaşma, TSİ 22.00'de başlayacak ve Eurosport'tan canlı yayınlanacak.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...