27 Şubat 2010 Cumartesi

Yeni Milli Forma (Numaralı)

 

Milli takımımızın Avrupa Şampiyonası Elemeleri'nde giyeceği formalar belli olmuş. Yukarıdaki, deplasman formamız. Tıpkı yıllar önce olduğu gibi, önünde bir bant var ve bantta da ay-yıldız yer alıyor. Forma, yurt dışındaki bir internet sitesinde satışa bile çıkmış. Resmi de o siteden aldım.

"Futbolcularımızın üstünde nasıl durur acaba?" diye düşünerek, ufak bir photoshop çalışması yaptım. Kaptanımız Tuncay'ın numarasını ve ismini yazdım formaya. Tabii bunu yaparken, eski fontları kullanmak zorunda kaldım. Bir font değişimi olacağına eminim, çünkü aynı fontu dört yıldır kullanıyoruz. Ancak yeni fontların nasıl olacağını bilemiyorum.

Normalde öndeki numaralar göğüs kısmına basılır, ancak bu formada göğüs kısmında bayrağımız var. Adidas formalarındaki numara basılan yerde de Nike logosu yer alıyor. Geriye sadece, -basketbol formalarındaki gibi- kalbin üstü kalmıştı, ben de oraya koydum.

İnşallah bu klasik forma uğur getirir de, milli takımımız Euro 2012 Elemeleri'nden, alnının akıyla çıkar. Bayrağınla, formanla, bastır Türkiyem!

26 Şubat 2010 Cuma

'Mübarek' Gece(!)


Hayatımda geçirdiğim en kötü kandil gecesi... Önce Galatasaray, sonra Fenerbahçe... Ne denebilir ki? Gerçekten çok yazık oldu.

Bugüne kadar birçok kez, gruplardan 2. çıkıp başarılı olmuştuk. İlk kez -hem de iki takımımızla birlikte- grup lideri olarak tur atlayıp, böyle bir hüsran yaşadık. Gerçekten trajikomik.

Her şeye rağmen, bu tura kadar yaptıklarınız için teşekkürler...

25 Şubat 2010 Perşembe

1, 2, 3, 4, 5, ... , ?

 

3 yetmedi, 5'e çıkardılar. Ama şunu unuttular: Art niyet olduktan sonra, sayı fark etmiyor! Sahadaki hakem sayısı, sadece pozisyonu gören yetkili sayısını arttırıyor; pozisyonu görme şeklini etkilemiyor!

Yazık oldu Galatasaray'a... Haydi Fener, bari sen güldür yüzümüzü...

22 Şubat 2010 Pazartesi

Futbol Nedir?


Benim için oldukça güzel bir pazar akşamıydı. Önce gündüz saatlerinden itibaren, yavaş yavaş derbi havasına girmeye başladım. Eski maçlar, güzel anılar derken; işlem tamamlandığında, saat 18.00 civarıydı. Artık, geçmişi bir kenara bırakıp, gecenin tadını çıkarmalıydı.

Maçı izleyeceğim yere gittim. Duvar kenarında oturuyordum ve yanımda oturan kişinin bir Fenerbahçeli, yani bir tarafsız olduğunu öğrendim. Yanımda aynı takımdan birinin olmamasının dezavantajını, takımım gol attığında yaşadım. Sevinçten ayağa fırlayıp, "Gooooollll!" diye bağırdıktan sonra, sarılacak ya da el çakacak birini arıyor insan. Ben de öyle birini bulamadığım için, sol elimin tersiyle duvara bir yumruk attım. Allah'tan elimin dışıyla vurdum da, bir şey olmadı.

Maç bittikten sonra hemen eve geldim. Yeteri kadar heyecan yaşamış ve eğlenmiştim. Biraz da stres atmıştım. Şimdi, eğlenceyi sürdürme zamanıydı. "Holosko'nun vurduğu top çizgiyi geçti mi?", "Mehmet Topal'a yapılan, penaltı mıydı?", "Dos Santos yeterli mi?", "Ne olacak bu Nobre'nin hâli?" gibi şeyler zerre kadar umrumda olmadığından, hemen Kanal D'yi açtım. Şansıma, Çok Güzel Hareketler Bunlar'ın yeni bölümünün başlangıcına yetiştim. Spor programlarındaki kısır tartışmalarla gecemi harap etmektense, BKM Mutfak ekibini izleyerek güldüm, eğlendim.

Çoğunluğun yapmadığını yaptım, anlayacağınız... Yapmam da... Çünkü, bu tamamen kısır bir döngü. Çoğu yorumcu, boş durmamak için eleştiri yapıyor; kendine, eleştirecek şey yaratıyor. Birilerini sürekli eleştirmeyi, karalamaya çalışmayı bir şey sananlar çoğunlukta. Ve onları izleyenler oldukça, bu kısır döngü devam edecek. Çünkü izleyiciler de bu kısır döngünün bir parçası.

"Alternatif medya" olarak görülen blogların da artık o hâle gelmesi,  medyadan bir farkının kalmaması, beni gerçekten rahatsız ediyor.

Eleştirince ne olacak sanki? Değişen bir şey mi olacak? Cevap belli: Hayır. Maç bitti, skor: 1-1. İki takım da birer puan aldı ve bitti. Sabahlara kadar tartışacak ne var? Bırakın artık bunları.

Futbol bu mudur? Maç içindeki en ufak şeyleri bile saatlerce tartışmak mıdır? Sürekli birilerinin hatasını beklemek midir?

Hayır, futbol asla bunlar değildir. Futbol, eğlencedir. Futbol, heyecandır, tutkudur. Futbol; yeri geldiğinde, sevincini, bir duvarı yumruklayarak yaşamaktır. Takımın kazandığında sevinmek, kaybettiğinde üzülmektir futbol. En basit hâliyle, bir oyundur, bir spordur futbol.

Bunu bu kadar büyütmeye, en ufak detaylarını bile konuşmaya, yazmaya gerek yok. Sadece izleyin ve tadını çıkarın...

21 Şubat 2010 Pazar

Siyah-Beyaz Bir Derbi(!)


Asıl rengi sarı-kırmızı olan, ama siyah-beyaz renkli rakibine karşı beyaz forma giyen bir takım; yarın-öbür gün, Fiorentina'yla oynarken de mor forma giyebilir! Vallahi hiç şaşırmam!..

17 Şubat 2010 Çarşamba

Hollandalılaşmak


Hollanda, dünyanın en iyi futbol ülkelerinden biridir, bir ekoldür. Ve şimdi, o ekolün en önemli 2 temsilcisi, Hollanda futbolunun en iyi 2 teknik direktörü Türkiye'de. Çok önemli ve bir o kadar da şanslı bir dönemdeyiz. Durumun kıymetini bilmeli ve şansımızı en iyi şekilde kullanmalıyız. Bu iki Hollandalı'dan alabileceğimiz çok şey var...

14 Şubat 2010 Pazar

Valentine's Day




Günün anlam ve önemine uygun bir şarkı... Linkin Park'tan, Valentine's Day.

10 Şubat 2010 Çarşamba

Galatasaray'ın İkinci Şehri

Galatasaray, önündeki hafta sonu boşluğunu, memleketim Antalya'da kamp yaparak değerlendirecekmiş. Bu sene kaçıncı kez geleceklerini bilemiyorum vallahi, sayısını unuttum! Resmen bütün kışı burada geçirdiler! Saha kapatma cezası filan olunca da, başka yere giderlerse darılırız. Alıştık artık Galatasaray'a...

Şaka bir yana, her zaman bekleriz; başımızın üstünde yerleri var. Arkadaşlarına da söylesinler; Beşiktaş'ı, Fenerbahçe'yi de bu kadar sık ağırlamak isteriz.

7 Şubat 2010 Pazar

Kasap ve Mezbaha

Antalyasporlu Yalçın kasapsa (bence öyle), Şükrü Saraçoğlu Stadı da mezbahadır! Türkiye'nin en iyi stadı olarak bahsedilen stadda, her maç başka bir futbolcu sakatlanıyor! Bu rezilliğin derhal önüne geçilmesi lazım; yoksa bu zeminde futbol oynatanların, Antalyalı Yalçın'dan bir farkı kalmaz!

Euro 2012 Eleme Kuraları Çekildi

Daha teknik direktörümüz bile belli değilken, değerlendirme yapmak yanlış olur. Ama grupta "gerçek" bir deplasman yaşamayacak olmamız, büyük avantaj. Ayrıca Kazakistan ve Azerbaycan sayesinde, zayıf takımlara puan kaybetme fobimizi yeneceğimizi düşünüyorum.

4 Şubat 2010 Perşembe

Ufuk Bile..!


Yok artık!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...