30 Ekim 2009 Cuma

Futbol Ciddi İştir


Serie A, dün gece çok güzel bir maça sahne oldu. Lider Inter, harika bir mücadelenin yaşandığı maçta, Palermo'yu 5-3 mağlup etti.

Inter, ilk yarıda âdeta şov yaparak; soyunma odasına 4-0 önde girdi. Fakat bu skor, ikinci yarıda oyundan kopmalarına neden oldu. Fırsatı değerlendiren Palermo, art arda bulduğu gollerle, skoru 4-3'e getirdi. Böylece Inter, ilk yarısını 4 farklı önde kapattığı maçın son 20 dakikasına tek farklı önde girmiş oldu. Ama kalan bölümde toparlanarak farkı yeniden açtılar. Ve zorlu mücadeleden 5-3 önde ayrıldılar.

Soyunma odasında neler yaşandığını bilemeyiz. Ama eminim ki; Mourinho, maçtan sonra futbolcuların kulaklarını güzelce çekmiştir.

22 Ekim 2009 Perşembe

Zombi!


Şu an uykuda rüya görüyor olabilirim. Çok sistematik bir şakaya kurban gidiyor da olabilirim. Ama öyle ya da böyle, şu an nereye baksam aynı skoru görüyorum: Real Madrid 2-3 Milan!

Çok değil, henüz 1-2 yıl önce Avrupa'yı titreten, ama sezon başından beri çok büyük bir düşüş yaşayan Milan, kendi sahasında Zürih'e yenilerek bu düşüşün tabanını görmüştü! Ama bugün, onlar için âdeta "karanlıktan aydınlığa" çıkış oldu. Sezona inanılmaz transferlerle giren ve Şampiyonlar Ligi'nin en büyük favorisi olarak gösterilen Real Madrid'i, Madrid'de yendiler! İnanılmazı başardılar!

Kısacası bu gece, ölü sandığımızın, aslında ölmediğini fark ettirdiler! Ne olursa olsun, Milan'ın her zaman Milan olduğunu hatırlattılar. Ve kendilerinin hâlâ birer yıldız olduğunu gösterdiler...

17 Ekim 2009 Cumartesi

Kupa Gana'ya, Alkışlar Eurosport'a...


Mısır'da düzenlenen FIFA 20 Yaş Altı Dünya Kupası, dün oynanan 3.'lük ve final maçlarıyla sona erdi. İki maç da penaltılarla sonuçlanırken, Kosta Rika'yı yenen Macaristan 3.; Brezilya'yı yenen Gana şampiyon oldu.

Ama bence turnuvanın bir şampiyonu daha var. O da: Eurosport. Bu yazımda da bahsettiğim gibi, gerçekten turnuvaya ayrı bir renk kattılar. Özellikle Dağhan Irak ve Caner Eler, sıkıcı geçen maçları bile zevkle izlememizi sağladılar. Turnuvadaki çoğu maçı anlatan bu iki başarılı spiker, son maçı birlikte anlatarak; bize gerçek bir final keyfi yaşattılar.

Yaklaşık 3 yıldır izlediğim Eurosport Türkiye'yi ve kaliteli spikerlerini bir kez daha kutluyor, başarılı çizgilerinden kaymamalarını umuyorum.

15 Ekim 2009 Perşembe

Maradona'yı Dünya Kupası'nda İzlemek...


Maradona, futbol tarihinin en iyi iki oyuncusundan biri olarak kabul edilir. Ama onu futbolculuğunda izlemek, bana nasip olmadı. Onun parladığı Dünya Kupaları'nı görmeye yaşım yetmedi. Şimdi ise Arjantin Milli Takımı'nın teknik direktörü olarak gidiyor Dünya Kupası'na. Manevi oğlu Messi'nin, damadı Agüero'nun hocası olarak...

Peru ve Uruguay maçlarında gördüğümüz gibi, teknik direktörlüğüyle de kupaya ayrı bir renk katacak. Ve inanıyorum ki; takımı finallerde, elemelerdekinden çok daha iyi bir performans gösterecek.

11 Ekim 2009 Pazar

İşi Baştan Sıkı Tutmak...


Millet olarak beceremediğimiz bir şeydir. Tabii ki bu, futbolumuza da yansımış durumda. Hiç bir elemeleri rahat geçirdiğimizi hatırlamıyorum. Katıldıklarımıza da son düzlükte yaptığımız çıkışlarla katıldık. Arada sadece Euro 2008, bir istisna olarak duruyor. Ama onda da işi ortalarda bozup, sonlarda toparladık.

Bu elemeleri de aslında Bosna'yla berabere kaldığımızda değil, Belçika ve Estonya'yla berabere kaldığımızda kaybettik. Euro 2008'den aldığımız gazla, elemelere hiç hazırlık yapmadan girdik. Euro 2008'deki kadronun üstüne birkaç ufak ekleme yaparak, elemeleri götürebileceğimizi sandık. Ve bir kez daha yanıldık. Çünkü Euro 2008'de de takımın doğru düzgün bir sistemi yoktu. Yıldız oyuncularımızın bireysel becerileriyle bir yere gelmiştik. Eh, o da zaten ancak turnuva finallerinde, tek maçlık elemelerde işe yarar. Grup elemelerinde pek bir şey değiştirmediğini gördük. Sistem, düzen olmadan nereye kadar gidilebileceğine şahit olduk. Şansın da bir sınırının olduğunu anladık.

Şimdi, takıma sistem oturtacak bir teknik direktöre ihtiyacımız var. İşi baştan sıkı tutacak, futbolcuları her maça en iyi şekilde hazırlayacak bir teknik direktöre ihtiyacımız var. Durumumuz kötü olsa bile güvenebileceğimiz bir teknik direktöre ihtiyacımız var.

Kısacası; artık maç kazandıracak değil, futbol kazandıracak bir teknik direktöre ihtiyacımız var.

4 Ekim 2009 Pazar

Sistemin Adaleti(!)


20 Yaş Altı Dünya Kupası'nda grup aşaması bu gece tamamlandı. Böylelikle bir üst turka çıkan son takımlar da belli oldu. Statüye göre; grupları ilk iki sırada bitiren 12 takımın yanında, en iyi 4 grup 3.'sü de bir üst tura çıkıyor. Ama her grubun farklı bir gidişatı olduğu için tur atlayan takımlar, grup aşamasının en iyi 16 takımı olmuyor.

Neden mi? E Grubu'nu 3. sırada bitiren Kosta Rika, en iyi 3.'ler sıralamasında 4. sırada bulunarak; bir üst tura çıkan son takım olmuş oldu. Grupta 5 gol atıp 8 gol yediler ve 1 galibiyet, 2 mağlubiyet aldılar. Sonuç olarak; 3 puan ve -3 (eksi üç) averajla gruptan çıktılar.

Bir de F Grubu'na bakalım. Grubun 3.'sü Güney Afrika, 4 puan aldı. Onlarla bir işimiz yok zaten. Mesele, grubu 4. sırada tamamlayan Honduras'ın, 3 gol atıp 3 gol yiyerek; 1 galibiyet ve 2 mağlubiyet almış olması. Yani 3 puan ve 0 (sıfır) averajla elendiler.

İşte sistem, işte adaleti!

2 Ekim 2009 Cuma

Fatih Terim'in Kaleci Tercihi (?)


Son zamanlarda milli takımın geleneği hâline gelmiş bir olay var. TFF.org'da milli takımın aday kadrosu açıklanırken ilk sırada hangi kalecinin adı yazıyorsa, Fatih Terim ilk on birde o kaleciye şans veriyor.

Ve bugün milli takımın Belçika ve Ermenistan maçlarının aday kadroları açıklandığında bu konuda şaşırtıcı bir şeyle karşılaştım. Kadroda her zaman olduğu gibi 3 kaleci yer alıyor. Ancak Rüştü ve Volkan gibi sayısız kez milli takıma çağrılmış iki kaleci kadrodayken, ismi onların üstünde yazan bir kaleci var: Standard Liege'de harikalar yaratan Sinan Bolat.

Bu durum beni şaşırttığı gibi, aslında hoşuma da gitti. Çünkü Volkan da Rüştü de çok istikrarsız kaleciler, artık onların yerine yeni yetenekleri bulmalıyız. Sinan Bolat da Galatasaraylı Ufuk Ceylan'la birlikte bu konudaki en ciddi aday. Üstelik bu aralar çok formda ve Standard Liege'in en kilit oyuncularından biri konumunda.

Belki Fatih Terim de bu duruma düştükten sonra Dünya Kupası'na gidemememizin bir kayıp olmayacağını düşünüp, gençlerin önünü açmak için böyle bir seçim yapabilir. Ayrıca Belçika şampiyonunun kalecisi bir Türk iken, onu Belçika'daki maçta oynatmak güzel bir jest olur.

Not: Kadronun tamamına bu linkten bakabilirsiniz.

30 Eylül 2009 Çarşamba

Eurosport'ta Güzel...


Bir hafta önce kısa bir inceleme yaptığımda, 20 Yaş Altı Dünya Kupası'ndan bu kadar zevk alacağımı tahmin etmemiştim. Mısır'da bomboş tribünlerin sahaya 20 metre uzaklıkta olması atmosferi bozsa da, sahadaki mücadele hoşuma gidiyor. 20 yaşındaki genç oyuncular, kendilerini göstermek ve ülkelerini en iyi şekilde temsil etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Rakipten korkmadan, kendileri gibi oynuyorlar. Bu da farklı bir tat meydana getiriyor.

Tabii bu turnuvayı bu kadar sevmemin bir diğer nedeni de: Eurosport Türkiye spikerleri... Gerçekten turnuvaya ve Eurosport'tan izlediğim her maça ayrı bir renk katıyorlar. TRT'nin standart anlatımlı spikerlerinin aksine, maç sırasında söyledikleri şeyler daha güzel. Maçı anlatırken oynayan takımlardan, ülkelerindeki futboldan, turnuvaya nasıl geldiklerinden bahsediyorlar. Anlatımları ve maç sırasında kullandıkları ses tonu, stadda bir arkadaşınızla maç hakkında konuşuyormuş hissi veriyor, yayına farklı bir güzellik katıyor...

Bu farklı tarzları nedeniyle kendilerini tebrik ediyorum. Ve hep aynı kalmalarını diliyorum.

29 Eylül 2009 Salı

İstikrar Güzel Şey(!)


20 Yaş Altı Dünya Kupası'nda A ve B Gruplarında 2. maçlar da tamamlandı. B Grubu'nda ilk maçta İspanya'ya 8-0 yenilen Tahiti, aynı başarısını Venezuela karşısında da gösterdi. Son 2 dakikasına 5-0 geride girdikleri maçı 8-0 kaybederek, bu skoru ne kadar çok sevdiklerini kanıtlamış oldular!

İddaa severlere duyurulur: Perşembe günü oynanacak olan Tahiti-Nijerya maçını, banko kuponunuza eklemeyi unutmayın!

28 Eylül 2009 Pazartesi

Ve Alonso Ferrari'de (mi?)


Alonso'nun McLaren'dan ayrılmasının ardından sürekli gündeme gelen iddialar, ilk kez gerçekleşmeye bu kadar yaklaştı. Üstelik artık taraflar da yalanlamıyor. Son gelen haberler, 2010'da başlayacak anlaşmanın, bu hafta sonu Japonya GP'sinde açıklanacağı yönünde.

Zaten bir süredir farklı Ferrari yetkilileri, gelecek sezonun pilot dizilimine henüz karar vermediklerini; ancak Macaristan GP'sinde geçirdiği kazanın ardından sezonu kapatan Felipe Massa'nın gelecek sezon takımda mutlaka kalacağını söylüyor. Son söylentiler de Fernando Alonso'nun Ferrari kokpitine geçeceği, Kimi Raikkonen'in ise eski takımı McLaren'a döneceği şeklinde. Ben dahil birçok kişi de bu iddianın gerçekleşeceğini düşünüyor.

Anlaşmanın şimdiden iki tarafa da hayırlı olmasını diliyor, yazıdaki fotoğrafın fotomontaj olduğunu belirtmek istiyorum. :)

25 Eylül 2009 Cuma

Rüştü Reçber'e Sorun


UEFA'nın resmi sitesi uefa.com, Soru-Cevap serisine milli kalecimiz Rüştü Reçber ile devam ediyor. uefa.com'un haberini bu linkten okuyabilir, Rüştü'ye sormak istediğiniz İngilizce soruları da question@uefa.ch mail adresinden gönderebilirsiniz.

Euro 2012 TRT'de!

2006 Dünya Kupası ve Euro 2008'in yayın hakkını ATV'ye kaptıran TRT, Avrupa Yayın Birliği'ne (EBU) üye olması sayesinde 2010 ve 2014 Dünya Kupaları'nın ardından Euro 2012'nin de yayın hakkını otomatik olarak almış oldu.

Aslında bu olay hiç de üzüldüğümüz bir şey değil. TRT'nin iyi spikerlerinin olması, futbol yayınlarına zaman ayırması, iyi bir arşivinin olması, durumun güzel yanlarından sadece birkaç tanesi...

Kendilerine bu 3 turnuvanın yayınında şimdiden başarılar diliyoruz.

24 Eylül 2009 Perşembe

Sahne Gençlerin...


20 Yaş Altı (nam-ı diğer U-20) Dünya Kupası, bugün Mısır'da başlıyor. Toplam 24 ülkenin 6 grupta mücadele edeceği turnuvanın ilk maçında bu akşam, ev sahibi Mısır ile Karayip ülkesi Trinidad&Tobago karşılaşacak.

Dünya futbolundaki önemli oyuncuların, genellikle ilk önemli uluslararası deneyimlerini yaşadığı bu turnuvada, önceki yıllarda ismine aşina olduğumuz daha çok futbolcu olurdu. Ancak bu kupanın kadrolarına baktığımda; ismi tanıdık gelen tek oyuncu: İspanya kalecisi Sergio Asenjo. İspanya'da adından "Yeni Casillas" olarak bahsettiren Asenjo dışında, Almanya kadrosundaki Türk asıllı 2 oyuncu gözüme çarptı. Kayserispor'dan Semih Aydilek ve Bursaspor'dan Cihan Kaptan, turnuvada Almanya forması giyecekler. Kupada mücadele edecek olan tüm takımların kadrolarına bu linkten bakabilirsiniz.

3 hafta sürecek olan turnuva, EuroSport ve TRT 3'ten canlı olarak yayınlanacak. "Ben spikersiz izlemek istiyorum" diyenler de FIFA.com TV'den izleyebilirler.

Ve Sonunda...


Blogger'daki sorun çözüme kavuştu. Artık bloglara yeniden rahat rahat girebiliyoruz.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Çölün Ortasında Fanzone...

Resim biraz eski, 2004'e ait. 2010 Dünya Kupası'nın ev sahibi açıklanıyor. Mısır da adaylardan... Bu tarihi olayın binlerce kişi tarafından bir arada izlenebilmesi için bir alan kurmuşlar. Dev ekranlar ve büyük bir platform var. Ama bu alanı öyle bir yere kurmuşlar ki; insan görünce ne diyeceğini bilemiyor...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...