Blogumuzun kurucusu,eski yazarı Sportman'dan geçtiğimiz günlerde biten Snooker Dünya Şampiyonası ile ilgili bir yazı yazmasını istemiştim..Sağ olsun beni kırmadı,dolu dolu çok güzel bir yazı hazırladı.Tekrar teşekkürlerimi sunuyorum kendisine...
------------------------------------------------------------------------------------
Yaklaşık 3 ay önce ayrılmıştım bu blogdan. Geri dönmüyorum, öyle bir niyetim yok. Sadece arkadaşım Beysim'in ricası üzerine, Snooker Dünya Şampiyonası'yla ilgili bir değerlendirme hazırladım.
Snooker'da sezonun en önemli turnuvası olan Dünya Şampiyonası'nı, pazartesi gecesi geride bıraktık. Büyük sürprizlerin yaşandığı turnuvayı kazanan, tecrübeli John Higgins oldu. İskoç oyuncu, bu büyük başarıya 4. kez ulaşarak, çeyrek finalde elediği ezeli rakibi Ronnie O'Sullivan'ı da geçmiş oldu.
Turnuvanın yıldızı, hiç şüphesiz ki Judd Trump'tı. Ben burada onun ne kadar başarılı olduğunu anlatabilirim ama yeteneklerini kelimelerle anlatamam. Farkını anlamak için mutlaka izlemeniz gerekiyor. Snooker, belki de önümüzdeki 15 yılın yıldızını buldu.
Genç yetenek Trump, ilk turda son şampiyon Neil Robertson'ı eleyerek, turnuvaya çok sükseli bir başlangıç yaptı. Sonraki turlarda da Martin Gould, Greame Dott, Ding Junhui gibi önemli rakipleri eleyerek finale çıktı. Çok iyi oynuyordu ama yetmedi... Tecrübe, saf yeteneği yendi. 35'lik Jonh Higgins, 21'lik Trump'ı 18-15'le devirerek, Crucible'daki 4. şampiyonluğunu kazandı.
Turnuvanın bir diğer beklenmeyeniyse Ronnie O'Sullivan'dı. Birçok kişiye göre en iyi oyuncudur o. Ancak yıllardır aşamadığı bazı psikolojik sorunlar, başarı kazanmasını önlüyordu. Bu sezon da bazı turnuvalara katılmadı ve hatta Dünya Şampiyonası'na da katılmayacaktı. Sorunlarını çözmek için bir ay önce ünlü İngiliz spor psikoloğu Steve Peters'la çalışmaya başladı. Bunun ilk sonucu olarak, son anda karar değiştirdi ve Dünya Şampiyonası'na katıldı. "Rocket", ilk turda zorlanması beklenen maçta, Dominic Dale'i 10-2 gibi rahat bir skorla geçti. Ardından ikinci turda, Dünya Şampiyonluğu kazanmış güçlü rakibi Shaun Murphy'yi 13-10 yendi. Çeyrek finalde karşısına çıkan, ezelî rakibi John Higgins'ti. Bir ara 8-5 öne geçmesine rağmen, ufak şanssızlıklar ve uzun potlardaki başarısızlıklarıyla maçı 13-10 kaybetti. Yine de performansı ve sorunlarının çözülmesi için istekli oluşuyla, Snookerseverlerin takdirini ve sonraki turnuvalar için umudunu kazandı.
Şampiyon Jonh Higgins, turnuvanın en iyisi ve en şanslısıydı. Snooker'da karşınıza çıkan ufak şansları yeteneğinizle başarıya dönüştürebilirsiniz. Şüphesiz ki Higgins, bunu en iyi yapan oyuncu. Bu turnuvada da maharetini gösterdi ve şansını çok iyi kullandı. Küçük şansları, hanesine frame olarak yazdırmayı bildi. Yeteneğiyle fark yarattı. Şampiyonluğu hak etti.
8 yıl sonra Dünya Şampiyonası'nda yarı final gören Mark Williams, başarısını bunun ötesine taşıyamasa da, bu sezon daha önce yaptıklarıyla, Dünya Sıralamasında sezonu lider tamamlamayı garantiledi.
Turnuvanın olayıysa, ikinci turdaki Stephen Hendry - Mark Selby maçında yaşandı. Maçta ikinci seansın son frame'inin sonlarında, Hendry arayı açmış, sayı olarak frame'i kazanmayı garantilemişti. Selby'nin skoru yeniden yakalayabilmesi için tam 4 snooker'a ihtiyacı vardı. Açık ara önde olmasına rağmen seansı bırakmadı Selby. Masaya geldi, ihtiyacı olan snooker'larla birlikte sayı farkını kapattı ve frame'i kazandı. Rakibini zaten ezdiği maçta, inanılmaz bir frame çaldı. Maçı da 13-4 kazanarak çeyrek finale çıktı. Ancak çeyrek finalde Çinli rakibi Ding Junhui'ye 13-10yenilerek elendi.
Evet, 2011 Snooker Dünya Şampiyonası böyle geçti. Tahminlerin biraz dışında bir turnuva oldu. Sürprizler yaşandı, güzel maçlar oynandı. Bu bloga yeniden yazı göndermek de benim açımdan ayrıca ilginç bir olaydı. Snooker güzel oyun. Böyle güzel turnuvaları bol bol izlemek dileğiyle...
Burak EKEN (Sportman)
7 Mayıs 2011 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder