8 Haziran 2010 Salı
Eleştiriler ve Paralel Evrenler
Eleştirmek, toplumumuzun -bana göre- en büyük hobisidir. Eleştiriyi yargılama, tartışma, sonuç bulma amacıyla değil de daha çok vakit geçirme amacıyla yaparız. Bu televizyonlarda da böyledir, gazetelerde de böyledir, sokakta da böyledir. Eleştirirken genelde benim olumlama dediğim aktiviteyi gerçekleştiririz. Yani bir konuyu olumsuz durum olarak alıp, bunun geçmiş zamanda nasıl olumlu halde olabileceğini, içinde "ben demiştim" kalıbını kullanma mecburiyetiyle birlikte ortaya koyarız.
Ben de futbol tarihimizin gelişimine katkıda bulunan anlardan birini kırılma noktası olarak alıp, bu andan itibaren bir paralel evren düşündüm. Bakalım nasıl olmuş.
Tarih 8 Eylül 1996. Galatasaray Fatih Terim'i takımın başına getirmiş. 2 yıl üstüste şampiyon olamamış takımda tek beklenti şampiyonluk. Takıma Hagi de katılmış ve Hagi'nin iyi performanslarıyla ligin ilk 2 maçı kazanılmış. Ligin 3.maçı Kocaelispor deplasmanı ve skor beraberlik. Derken içerideki Fenerbahçe maçı geliyor, ve Fenerbahçe çok rahat bir şekilde Ali Sami Yen Stadı'nda 4-0 kazanıyor.
Herkes şaşkın ve üzgün. Kimi Fatih Terim'in yetersiz bir teknik direktör olduğunu, kimisi de Galatasaray'ın ağırlığını kaldıramadığını söylüyor. Eleştirilerin biri bin para. Yönetim baskılara dayanamıyor ve Fatih Terim'i takımdan gönderiyor.
Galatasaray'dan kovulan Fatih Terim birsüre işsiz geziyor. Devre arasıyla birlikte ortasıralarda oynayan bir takımın teknik direktörü oluyor. Fakat burada iyi bir performans gösteremiyor ve sezon sonuna doğru takımın küme düşme hattına yaklaşmasıyla birlikte takımdan ayrılıyor. Bu arada Fatih Terim'in yetersiz olduğunu defalarca tekrarlayan spor yazarları "ben demiştim" diyerek haklı çıkmanın gururunu yaşıyorlar.
Galatasaray'ın başına Kalli geliyor. Kalli'nin gelişiyle birlikte defansı sağlama alan bir futbol oynayan Galatasaray, iyi bir seriyle şampiyon oluyor. Camia mutlu, yönetim gururlu. Fatih Terim'i göndermenin ne kadar doğru olduğu konuşuluyor.
Ertesi yıl da Kalli ile Galatasaray şampiyon oluyor. Fatih Terim yılı işsiz geçiriyor, Rıdvan Dilmen ise 2.Lig'de teknik direktörlüğe başlıyor.
1999 ve 2000 yılında Beşiktaş şampiyon oluyor. Galatasaray Kalli'yi gönderiyor. Rıdvan önce Malatyaspor'u 1.Lig'e çıkarıyor, sonra da Bursaspor'u UEFA Kupası'na taşıyor. Geçen 4 yıllık periyodda Şampiyonlar Ligi'nde alınan en yüksek puanı 7 puan ile Beşiktaş alıyor. Galatasaray ise 2 yıl üstüste 4 puan alıyor.
Fenerbahçe ise 5 yıl süren şampiyonluk hasretinden sonra, Rıdvan'ı büyük kamuoyu desteğiyle teknik direktörlüğe getiriyor. Camia umutlu, taraftarlar mutlu.
Rıdvan Fenerbahçe'yi 3 yıl üstüste şampiyon yapıyor. Fenerbahçe Türkiye'nin en büyük takımı. Yeni stadıyla birlikte diğer takımlardan üstün olduğu her platformda konuşuluyor.
Şimdi biraz ileri saralım.
Yıl 2005.
Fatih Terim. Televizyonda yorumculuk yapıyor. Programın vizyonu da şu, "Fatih Terim Güntekin Onay'la birlikte haftanın maçlarını yorumluyor."
Rıdvan Dilmen. Teknik direktör. Fenerbahçe'yi 4.yıl şampiyon yapamadığı için kovuldu. A Milli Takım'ı çalıştırıyor. Takımın Euro 2004'e katılmasını sağlayamadı ama halk onu seviyor ve güveniyor.
Faruk Süren. Eski Galatasaray Başkanı. Onu diğer başkanlardan ayıran bir farkı yok.
Gheorghe Hagi. Kalli ile bir türlü anlaşamadı. 2.yılının devre arasında takımdan ayrıldı ve Romanya'da bir takıma transfer oldu. Şu an ne yaptığı bilinmiyor.
Claudio Taffarel. Brezilya'da bir kilisede rahiplik yapıyor.
Özhan Canaydın. Rekor oyla seçildiği Galatasaray Başkanlığı'nda, 10 yılda 7 şampiyonluk, Avrupa'da çeyrek final vaat etti. Takıma dünya yıldızı olarak 35 yaşındaki Caniggia'yı kazandırdı.
Hakan Şükür. Galatasaray kaptanlığı yapıyor. Rıdvan Dilmen'e kırgın.
Galatasaray taraftarı. 1999 yılında kazanılan Roma maçının gururu hala omuzlarında. Avrupa Avrupa duy sesimizi diyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Faruk Süren-Fatih Terim olayı, bu konu hakkında futbol tarihimizdeki belki de tek olumlu örnek. Eleştirilere kulak tıkayabilmek, gerçekten büyük erdem.
Yorum Gönder